Bayraktar, doğal gaz ve elektriğin vatandaşın en temel ihtiyaçları olduğunu belirterek, "Doğal gazı bütün Türkiye'ye, hane halkına götürme hedefimiz var. Şu anda 81 ilimizde doğal gaz var. Bu artık bir zaruret. Evde, işte ve sanayide kullandığımız önemli bir yakıt. Bunu büyük oranda ithal ediyoruz." diye konuştu.
Karadeniz'de doğal gaz keşfine kadar doğal gazın neredeyse tamamının ithal edildiğini anımsatan Bayraktar, fiyatların uluslararası gelişmelerden fazlasıyla etkilendiğini ve kırılgan olduğunu vurguladı.
Bayraktar, salgın döneminden bu yana doğal gaz ve elektrikte hane halkı ve ticarethanelerin devlet tarafından desteklediğinin altını çizerek, şöyle devam etti:
"Elektrik ve doğal gazda Hazine üzerinden çok ciddi desteğimiz var. 1000 liralık gaz ve elektrik faturasının yüzde 60'ı halen devletimiz tarafından karşılanıyor. Bütçe imkanları mertebesinde bu desteklere devam edeceğiz. Vatandaşımızın dünyada gelişen, artan fiyatlara karşı korumaya devam edeceğiz. Bunu yaparken destek mekanizmasını daha etkin kullanmamız gerekiyor. OVP içinde de desteklerin etkinleştirilmesi başlığı altında var. Her birimizin evinde kullandığımız elektrik ve gazda bu destek var. Gelir grubu yüksek, gerçek maliyete katlanabilecek tüketicilere maliyetine göre, maliyet esaslı yansıtmak daha doğru diye düşünüyoruz. Gerçekten ihtiyaç sahibi, daha dar gelirli vatandaşlarımızı, emeklilerimizi bu destekten istifade ettirip bunu karşılayabilecek ve evi çok daha büyük olan, çok fazla elektrik kullanan, elektrikli aracı olan, tüketimi belli oranın üzerinde olan vatandaşların bu desteklerden faydalanmak yerine gerçek maliyetleri karşıladığı bir modeli düşünüyoruz. Bütçe imkanları nispetinde bu destekler devam edecek. Enerji fiyatlarında oluşabilecek değişikliklerin enflasyona etkisini göz ardı etmeden Merkez Bankası ve Hazine ve Maliye Bakanlığımızla eşgüdümle süreci yürüyoruz."
OVP kapsamında öncelikli unsurlardan birinin cari açık ve enflasyonla mücadele olduğunu belirten Bakan Bayraktar, "Bunları düşürmekle alakalı çok önemli hedeflerimiz var. Enerji ithalatını düşürecek, cari açık ve enerji maliyetlerini düşürerek enflasyon üstündeki baskıları azaltmakla alakalı bu programda doğrudan yer alıyoruz." dedi.
Kaynak: AA
TEDAŞ Ailesi Türkiye’nin Geleceğine Nefes Oluyor 1994 yılında tüzel kişiliğine kavuşan TEDAŞ, kuruluşunun 30’uncu yılı dolayısıyla “TEDAŞ 30. Yıl Hatıra Ormanı” projesini hayata geçirdi. TEDAŞ çalışanları proje kapsamında şimdiye kadar 7 ilde, yaklaşık bin fidanı toprakla buluşturdu.
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş (TEDAŞ) çalışanları, kuruluşlarının 30. yılı dolayısıyla geleceğe nefes olmak için ülke genelinde fidan dikimi etkinliği gerçekleştiriyor. Çalışanlar, “İstanbul, Elazığ, Diyarbakır, Van, Trabzon, Adana ve Antalya” illerinde gerçekleştirilen etkinliklerle şimdiye kadar yaklaşık bin fidanı toprakla buluşturdu. TEDAŞ ailesi, kurumun hizmet verdiği tüm Bölge Müdürlükleri ile Eğitim ve Sertifikasyon İşletme Müdürlüklerinde hatıra ormanı oluşturmayı hedefliyor. TEDAŞ’tan projeye ilişkin yapılan açıklamada “TEDAŞ ailesi olarak Kurumumuzun kuruluşunun 30. yıl dönümünü, büyük bir onur ve gururla kutluyoruz. Şirketimizin kuruluşunun yıl dönümü sevincini daha da anlamlı kılmak amacıyla hayata geçirilen hatıra ormanları projemiz, geleceğe yeşil bir miras bırakmanın yanı sıra; doğanın korunmasına ve sürdürülebilir bir çevre yaratılmasına da katkı sağlayacaktır.
Çalışanlarımızın gönüllü katılımıyla gerçekleştirilen etkinliklerle, yurdumuzun orman varlığının artırılmasına katkı sunmak, vatandaşlarımıza ağaç ve orman sevgisini aşılamak ve fidan dikme alışkanlığı kazandırmayı amaçlıyoruz. Ağaç dikme faaliyetlerimizi bundan sonraki süreçte de bir seferberlik ruhuyla devam ettireceğiz.
Bugüne kadar 7 ilde yaklaşık bin fidan dikimi gerçekleştirdiğimiz proje kapsamında, hizmet noktalarımızın bulunduğu tüm illerde bu ormanlarımızı oluşturmayı hedefliyoruz.” ifadelerine yer verildi. Düzenlenen etkinliklere aileleriyle birlikte katılan çalışanlar, “Çam, selvi, ladin, sedir, limon, portakal, armut, mandalina, kiraz, şeftali, hurma, kayısı ve elma” gibi çeşitli türden fidanları toprakla buluşturdu. Etkinlik kapsamında dikilen fidanlara ise projenin gerçekleştirildiği bölgede çalışan personelin isimleri verildi.
İklim değişikliği üzerindeki sorumluluğu en az olan yoksul gruplar, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine daha fazla maruz kalıyorlar. ETS hazırlığında olan Türkiye'de de, karbon fiyatlandırmasından sağlanan gelirinin doğru harcanması önem taşıyor. Bu geliri, yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payını artırmak, toplu taşımacılığı iyileştirmek veya akıllı tarım uygulamalarını desteklemek için kullanmak, yoksul grupları iklim değişikliğine karşı daha dirençli hale getirebilir.
Paris Anlaşması'nın ve Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın hedeflerine ulaşabilmek için her yıl daha fazla ülke, karbon fiyatlandırma politikalarını uygulamaya koyuyor. Türkiye'de de bu konuda hazırlıklar devam ediyor; Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) pilot döneminin, hazırlıkların tamamlanmasıyla birlikte başlaması planlanıyor. Ancak düşük karbonlu bir ekonomiye geçişin adil olabilmesi için, karbon fiyatlandırma politikalarının uygulanmasında da kırılgan grupların gözetilmesi büyük önem taşıyor. Bu politikalardan elde edilen gelirlerin, yoksulları koruyacak şekilde kullanılması gerekiyor.
İklim değişikliği; etkili önlemler alınmaması halinde, kırılgan grupların zaten zor olan yaşam koşullarının daha da kötüleşmesine yol açacak bir çoklu kriz. Çalışmalar, dünyanın en yoksul yüzde 50'lik kesiminin, küresel emisyonların yalnızca yüzde 10'undan sorumlu olduğunu gösteriyor. Buna karşın bu gruplar, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine daha fazla maruz kalıyor ve bu etkilerden daha fazla zarar görüyorlar. İklim değişikliğinin ayrıca yoksulluğun süreklilik kazanmasına ve yoksul gruplar içinde yer alan insan sayısının artmasına neden olacağın öngörülüyor.
Türkiye de, içinde bulunduğu coğrafya dolayısıyla, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 2022 tarihli bir raporunda Türkiye'yi, aşırı hava olaylarına karşı Avrupa'nın en kırılgan ülkesi olarak gösteriyordu. Giderek artması beklenen aşırı hava olayları da yine kırılgan grupları daha fazla etkileyecek. Tam da bu nedenle, karbon fiyatlandırma politikalarının da yoksulları dikkate alarak, refahlarını artıracak şekilde tasarlanması büyük önem taşıyor.
İklim değişikliği yoksulluğu artıracak
İklim değişikliği üzerinde her bireyin sorumluluğu var. Ancak her bireyin eşit derecede sorumlu olduğunu söylemek mümkün değil. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'na (UNICEF) göre dünyanın en zengin yüzde 10'u, iklim değişikliğine sebep olan sera gazı emisyonlarının yüzde 50'sinden sorumlu iken, en fakir yüzde 50'nin sorumluluğu yalnızca yüzde 10. Bununla birlikte yoksul gruplar, iklim değişikliğinin etkilerinden daha fazla zarar görüyorlar.
İklim değişikliğine karşı etkili önlemler alınmazsa, bu krizin, aralarında çocukların ve gençlerin de bulunduğu kırılgan grupları daha çok etkileyeceği tahmin ediliyor. Dünya Bankası verilerine göre, bugün ergenlik çağında bulunan 100 bin kişi, iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle yirmili yaşlarının sonuna doğru ‘yoksul' grup içine dahil olabilir. İklim değişikliği yalnızca yoksulları daha fazla etkilemekle kalmayacak; yoksulluğun süreklilik kazanmasına, derinleşmesine ve yaygınlaşmasına da neden olacak.
Enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar önlenebilir
Yenilenebilir enerjinin yaygın bir şekilde kullanılmasının önündeki engellerden biri, yatırım için gerekli olan finansman kaynaklarının yetersizliği. Yenilenebilir enerjinin küresel elektrik üretimindeki payı yüzde 29 ve bu payın artma potansiyeli oldukça yüksek. Karbon fiyatlandırma politikaları ise henüz küresel emisyonların yalnızca yüzde 24'ünü regüle ediyor. Bu oran arttıkça, sağlanan gelir de artacak ve daha fazla finansman kaynağı yaratılmış olacak.
Yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payının artmasının bir diğer olumlu etkisi ise yoksulları, artan enerji fiyatlarına karşı korumak olacak. Türkiye gibi enerjiyi ithal eden ve döviz kurlarında aşırı dalgalanmalar yaşayan ülkelerde, elektriğin yerli ve yenilenebilir kaynaklardan üretilmesi, enerji fiyatlarındaki aşırı dalgalanmaları engelleyebilir.
Akıllı kent ve akıllı tarım uygulamaları desteklenebilir
Karbon fiyatlandırmasından elde edilen gelir, akıllı kent ve akıllı tarım uygulamalarına destek vermek için de kullanılabilir. Kentlerin altyapısını iklim değişikliğine daha dirençli hale getirmek için akıllı uygulamalardan faydalanmak mümkün. Bu uygulamalar yoksulları olası sel felaketlerinden, enerji ve su güvensizliğine ilişkin sorunlardan koruyabilir.
Akıllı tarım ise su, gıda ve gelir güvenliği sağlar. Akıllı tarım uygulamalarının çiftçilerin cep telefonuna indirilmesi ile anlık veri akışları sağlanabilir. Bu veri akışları, olası aşırı hava olaylarına karşı hazırlıklı olunmasına yardım eder. Bu nedenle akıllı tarım için geliştirilecek yazılım uygulamalarına kaynak ayrılması önem taşıyor.
Karbon fiyatlandırmasından elde edilen gelirin bir kısmını ise aşırı hava olaylarından dolayı tarım sektöründe oluşacak kayıpları teminat altına almak için sigorta sektörüne aktarmak faydalı olabilir. Bu, geçimini tarım sektöründen sağlayan yoksulların, gelirlerinin bir kısmının ya da tamamının güvence altına alınmasına sağlar.
Bununla birlikte sigorta teminatlarını geçici bir çözüm olarak düşünmek gerekir. Sigorta teminatları her ne kadar geçimini tarımdan sağlayanlar için gelir güvencesi sağlasa da, gıda güvenliği sağlayamaz. Asıl olan, tarım sektörün zarar görmemesini ve gıda güvenliğini sağlamak olmalı.
Kaynak: T24
Kentlerin sürdürülebilir bir ekonomik yapıya kavuşması ve akıllı şehirler haline gelmesi amacıyla hayata geçirilen yeni projeler, TÜBİTAK’ın koordinasyonunda Ufuk Avrupa Programı çerçevesinde desteklenecek.
AA’dan Zeynep Duyar’ın aktarımına göre, Avrupa ve Türkiye’de sürdürülebilir şehirler için önemli adımlar atılıyor. Bu çalışmalar, özellikle kentsel zorlukların üstesinden gelmeyi hedefleyen araştırma ve yenilik projelerine odaklanıyor.
Bu bağlamda, TÜBİTAK koordinasyonuyla başlatılan “Kentsel Geçişleri Sürdürülebilir Bir Geleceğe Yönlendirme Ortaklığı (DUT) 2024 Yılı Çağrısı”, Ufuk Avrupa Programı kapsamında açıldı. Disiplinler arası araştırmaları ve yenilikçi çözümleri desteklemeyi amaçlayan çağrı, stratejik kentsel araştırmalardan uygulamalı yeniliklere kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Uluslararası çok ortaklı konsorsiyumlar tarafından sunulacak projeler için iki aşamalı bir başvuru süreci öngörülüyor. İlk aşama başvuruları 14 Kasım’a kadar alınacak. Başvurular, uluslararası bir hakem kurulu tarafından değerlendirilecek ve başarılı bulunan projeler, ortak ülkelerin ulusal fonlama kuruluşları tarafından finanse edilecek.
TÜBİTAK, bu süreç hakkında detaylı bilgi almak isteyenler için Ufuk Avrupa Programı internet sayfasında bir bilgilendirme bölümü oluşturdu. Ayrıca, proje önerilerinin odaklanacağı “Geçiş Yolları” temaları belirlendi. 15 dakikalık şehirler, pozitif enerji bölgeleri ve döngüsel şehir ekonomileri bu temalar arasında öne çıkıyor. Projeler en fazla 36 ay sürecek ve 230 bin avroya kadar destek alabilecek. Proje maliyetleri, başvuran kurumların türüne göre yüzde 60 ile yüzde 100 arasında değişen oranlarda karşılanacak.
Türk araştırmacılar da bu çağrı kapsamında yer alabiliyor. Yükseköğretim kurumları, kamu kuruluşları ve sermaye şirketleri, TÜBİTAK’ın sağladığı desteklerden yararlanarak uluslararası işbirliklerine katılma fırsatına sahip olacaklar. Ayrıca, 17 Eylül’de çevrim içi olarak düzenlenecek Ulusal Bilgilendirme Günü’nde, proje başvuruları, bütçe ve destek süreçleri gibi detaylar araştırmacılarla paylaşılacak.
Ufuk Avrupa Programı, Avrupa Birliği’nin 9. Çerçeve Programı olarak biliniyor ve bilimsel ile teknolojik yeniliklerin desteklenmesini amaçlıyor. Program, Avrupa’nın yenilik kapasitesini, rekabet gücünü ve istihdamını artırmayı hedefliyor. Türkiye’de ise bu programın koordinasyonu TÜBİTAK tarafından yürütülüyor.
Kaynak: Temiz Enerji
Vangölü Elektrik Dağıtım AŞ (VEDAŞ) Ar-Ge birimi tarafından geliştirilen ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından onaylanan “Polimer Eksenel Direk” projesi ilk kez Van’da uygulanmaya başlandı.
Ar-Ge çalışmaları kapsamında geliştirilen yeni tip aydınlatma direği sayesinde, direğe çıkmadan gerekli bakım ve onarımlar zeminde kolaylıkla yapılabiliyor. Van’ın İpekyolu ilçesindeki orta refüje montajı yapılan ve birçok testten başarıyla geçen projenin yaygınlaştırılması hedefleniyor.
VEDAŞ Şirket Müdürü Fatih Talay, aydınlatma direklerinde yapılacak tüm çalışmaların yerden yapılmasını mümkün kılan “Polimer Eksenel Direk” projesi hakkında şu açıklamalarda bulundu: “EPDK tarafından onaylanan Ar-Ge projemizin ekonomik, güvenlik ve zaman tasarrufu gibi birçok avantajı bulunuyor. Artık direğe çıkma, trafiğin tek şeridini kapatma gibi çalışmalar olmayacak. Ekiplerimiz yatay bir şekilde aydınlatma direğini zemine indirerek kısa sürede gerekli çalışmaları güvenli bir şekilde yapabilecektir. Bu projenin dünyada örnekleri mevcut olmakla birlikte Türkiye’de ilk defa biz uygulamaya geçtik. Estetik bakımdan da güzel bir görüntü sergileyen projemizi geliştiren Ar-Ge ekibimize teşekkür ediyorum. Hizmet verdiğimiz Van, Bitlis, Muş ve Hakkari illerinde projemizi yaygınlaştırmayı hedefliyoruz.”
VEDAŞ Ar-Ge Müdürü M.Salih Eroğuz ise projenin sürdürülebilirliğine vurgu yaparak, “Elektrik dağıtım sektörüne katkı sağlayacak ve işleyişi kolaylaştıracak projeler üretiyoruz. Bugüne kadar EPDK tarafından onaylanan birçok projeyi sektörümüze kazandırdık. Bu yeni tip aydınlatma direği sayesinde de aydınlatma direğinde yapılacak çalışmaları dört kat hızlandırmış ve daha güvenli hale getirmiş bulunmaktayız.” Dedi.
VEDAŞ AOB ekibinde görev yapan Hakan Aydın; “Sokak ve cadde aydınlatmalarının bakım ve onarımlarını yapan ekipte yer alıyorum. Şirketimizin geliştirdiği bu proje bizleri de heyecanlandırıyor. Artık yol kapatma ya da vinç kullanma gibi çalışmalara gerek kalmayacak. Kısa sürede yaygınlaşmasını umuyorum.” İfadesinde bulundu.
UEDAŞ Arama Kurtarma Ekibi, AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) tarafından başlatılan Akreditasyon Sistemi uyarınca, Türkiye Afet ve Acil Durum yönetimi sistemi içinde faaliyet göstermek için gerekli akreditasyon sınavını başarıyla geçti.
2021 yılında elektrik dağıtım sektöründe bir ilke imza atarak kurulan UEDAŞ (Uludağ Elektrik Dağıtım AŞ) Arama Kurtarma Ekibi, 6 Şubat depreminde aktif görev alarak birçok insanın hayatına dokunmuştu. Eksiksiz tamamladıkları eğitimlerinin yanı sıra, ileri düzeyde donanımlı ekipmanlarıyla UEDAŞ Arama Kurtarma Ekibi, yurtiçi ve yurtdışı ihtiyaç duyulan her an ve her yerde göreve hazır hale geldi. UEDAŞ Arama Kurtarma Ekibi, 33 gönüllüsüyle AFAD Akreditasyon sınavını başarıyla geçerek afet ve acil durum yönetimindeki yetkinlik ve hazırlık düzeylerini kanıtladı. Bu akreditasyon, ekibin afet ve acil durumlara müdahale konusundaki profesyonel yeterlilik ve etkinliğini resmi olarak onaylamış oldu.
“6 Şubat Depreminde Gösterdikleri Çaba ile Hepimizi Gururlandırdılar” UEDAŞ Arama Kurtarma Ekibinin akredite olması hakkında açıklamalarda bulunan UEDAŞ Genel Müdürü Gökay Fatih Danacı, “Elektrik dağıtım sektöründeki önceliğimiz her zaman iş sağlığı ve güvenliğidir. Bu hassasiyetimizi sosyal sorumluluk anlayışımızla birleştirerek, hayata geçirdiğimiz arama kurtarma ekibimiz, gönüllülük esasıyla çıktığı bu yolda 6 Şubat depreminde gösterdiği olağanüstü çabalarla hepimizi gururlandırdı. UEDAŞ olarak, bu başarıyı sektördeki tüm paydaşlarla paylaşarak, güvenlik standartlarını daha da yükseltme ve topluma daha büyük katkılarda bulunma amacımızı sürdüreceğiz. Bugüne kadar edindiği tüm tecrübeleri AFAD akreditesi ile tescilleyen tüm ekibi tebrik ediyor, gelecekteki çalışmalarında başarılarının devamını diliyorum” dedi.
Türkiye’nin enerji dönüşümüne ‘Herkes için daha iyi bir gelecek’ vizyonuyla öncülük eden Enerjisa Dağıtım Şirketleri Başkent EDAŞ, Ayedaş ve Toroslar EDAŞ, kariyerlerine yön vermek isteyen üniversite öğrencilerini enerji sektörüne kazandırmaya devam ediyor. Bu amaca yönelik olarak 2017 yılında hayata geçirdiği ve şimdiye kadar 216 genç yeteneğin mezun olduğu “Enter Genç Yetenek” programı ile yeni nesil yeteneklerin potansiyelini enerji sektörüne kazandırıyor.
Sürdürülebilirliği stratejisinin merkezine koyarak, insan ve teknoloji odağıyla projeler üreten ve yatırımlarını gerçekleştirerek Türkiye’nin enerji dönüşümüne öncülük eden Enerjisa Dağıtım Şirketleri, potansiyel sahibi genç yeteneklerin enerji sektörüne kazandırılması, yetişmiş iş gücünün oluşturulması ve genç nüfusun istihdamına katkı sağlayacak kariyer programlarını sürdürüyor.
Genç yeteneklere istihdam fırsatları sunuluyor
Kaliteli, kesintisiz ve sürdürülebilir enerji hedefi ile çalışmalarını sürdüren Başkent EDAŞ, Ayedaş ve Toroslar EDAŞ ile Türkiye'nin 14 ilinde 22 milyondan fazla kullanıcıya güvenilir ve kesintisiz elektrik dağıtım hizmeti sunan Enerjisa Dağıtım Şirketleri, “Enter Genç Yetenek” programı kapsamında, üniversitelerin ilgili bölümlerinde okuyan 4. sınıf ve yüksek lisans öğrencilerine istihdam fırsatları sunuyor. Bu yaz 2023-24 dönemi mezunlarını veren yapılandırılmış rotasyon programı “Enter”, programa dahil olmaya hak kazanan öğrencilerin Enerjisa Dağıtım Şirketlerini ve elektrik dağıtım sektörünü daha yakından tanımasına, aynı zamanda kendi ilgi alanlarını keşfetmesine olanak sağlıyor. Program sonunda olumlu değerlendirilen adaylar için Enerjisa Dağıtım Şirketleri ve enerji sektörü bünyesinde istihdam şansı doğuyor.
2024-25 dönemi için yoğun ilgi
Okulların açılmasına kısa süre kala yeni sezonunun hazırlıklarına hızla başlayan program 2024-25 dönemi için başvurularını almaya başladı. 169 üniversiteden 8 binden fazla başvuru gelen programda yapılan değerlendirmeler sonucunda 350 aday video mülakata taşınarak değerlendirmeye alındı. Şirket bünyesinde Elektrik-Dağıtım, Fonksiyonel Birimler ve Veri Yönetimi gibi üç farklı alanda 9 aylık bir rotasyon sürecine dahil olacak gençlerin 114’ü Ayedaş, 166’sı Başkent EDAŞ ve 70’i Toroslar EDAŞ bölgesinden “Enter” staj programına başvurdu.
Genç yetenekler geleceğimizi aydınlatacak
Enerjisa Dağıtım Şirketleri’nin yetenek programları ile üniversiteli gençleri kariyer ve eğitim fırsatları ile desteklediklerini dile getiren Enerjisa Dağıtım Şirketleri Genel Müdürü Oğuzhan Özsürekci, “Enter Genç Yetenek’ programımız ile daha iyi bir gelecek için genç yeteneklerin yetişmesine destek oluyoruz. Gençlerimizin eğitim ve kariyer yolculuğunda onlara rehberlik etmek, geleceğin liderlerini ve uzmanlarını sektöre kazandırmak bizim için büyük bir gurur kaynağı. Bu program sayesinde genç yeteneklerimiz, elektrik dağıtım sektörünü yakından tanıma fırsatı bulurken, kendi ilgi alanlarını keşfetme ve yetenek koçlarından mentörlük alma imkanına sahip oluyorlar. Aynı zamanda, sektörün dinamiklerine aşina olup, güncel teknolojileri ve yenilikçi çözümleri öğrenerek gelecekteki iş hayatlarına hazırlık yaparken, Türkiye’nin enerji dönüşümüne de katkı sunmaları fırsatını sağlıyoruz. Enter projesi ile ülke ekonomisine ve istihdamına sağladığımız katkıyı daha da güçlendiriyor, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek adına önemli adımlar atıyoruz” dedi.
Kapsayıcı ve eşitlikçi programlarla geleceğe yatırım
Kendi sektöründe en iyi, etkin, müşterek olarak sahiplenilen ve insanlara dokunan İK süreç ve uygulamalarına odaklandıklarını dile getiren Enerjisa Enerji İnsan ve Kültür Bölüm Başkanı Yakup Aydilek, “Enerjisa Dağıtım Şirketleri bünyesinde yürütülen She-Energy, Enter, Enbiz, Geleceğini Kuran Genç Kadınlar ve SPARK gibi eğitim, kariyer ve sosyal sorumluluk programlarımızda kapsayıcılığı, cinsiyet eşitliğini, gönüllülük kültürünü, istihdamı ve gelişim süreçlerini destekliyoruz. Bu programlar, yalnızca bireylerin kariyerlerine yön vermekle kalmıyor, aynı zamanda toplumsal kalkınmaya da katkı sağlıyor. 2023-24 yılı mezunlarımız, alanlarında gösterdikleri üstün başarılar ile bizleri gururlandırdı. Yeni sezonun başvurularını değerlendirirken, aynı heyecan ve özenle süreci yürütüyoruz. Genç yeteneklerimizi ülkemize kazandırmaktan mutluyuz; bu süreçte onlara hem kişisel hem de mesleki anlamda katkı sunmak, geleceğin liderlerini yetiştirmek adına büyük bir sorumluluk üstlendiğimizin bilincindeyiz. Bu sayede, ülke ekonomisine ve istihdamına sağladığımız katkıyı daha da güçlendiriyoruz” dedi.
Sektörde öncü şirketlerden biri olan, insan odaklı çalışma misyonu ile hareket eden Aras EDAŞ, Erzincan’daki bakım, onarım ve yatırım hizmetlerini hız kesmeden sürdürüyor.
Elektrik dağıtım sektöründeki 2. büyük yüz ölçümüne sahip bölgede hizmetlerine aralıksız devam eden Aras EDAŞ, sorumluluk alanındaki illerden biri olan Erzincan’da yatırımlarını aralıksız gerçekleştiriyor. Kentteki ihtiyaçlara göre hazırlanan yatırım programında bu yıl sonuna kadar şebeke yenileme, bakım, onarım, ana hatlarda devam eden yeraltı çalışmalarının tamamlanması planlanıyor. Özel sektöre devredildiği 2013 yılından 2023 yılına kadar olan 10 yıllık sürede Erzincan’da 1,685 Milyar TL’lik yatırım yapan Aras, 2024 yılında da planladığı yatırımıyla, kente yıl sonu itibariyle 276,1 Milyon TL’lik yatırım yapmış olacak.
Erzincan, Türkiye’deki en yüksek memnuniyet oranına sahip 2. il
Müşteri memnuniyetinde önemli başarılar elde ettiklerini belirten İl Koordinatörü Ahmet Mustafa İsabeyoğlu: “Kentte yaptığımız çalışmalarla her yıl önemli başarılar elde ediyoruz. Bu yıl da Mayıs ayı (TEDAŞ tarafından yaptırılan ALO 186 Çağrı Merkezi Memnuniyet Anketi) sonuçlarına göre Türkiye’deki memnuniyeti en yüksek 3 il arasında Erzincan ilimiz yer aldı. Ayrıca Türkiye ortalama endeksi 56,4 olan Elektrik Dağıtım Şirketleri Çağrı Merkezi Memnuniyeti araştırmasında da 77,8 oranla Erzincan 2. sırada yer aldı. Türkiye ortalamasının üstünde olan oranımızla emin adımlarla yükselmeye devam ediyoruz.” dedi.
Aydınlatma çalışmalarında Türkiye ortalamasının üstündeyiz
Daha aydınlık bir Erzincan için yatırım ve bakım çalışmalarına devam ettiklerini belirten İsabeyoğlu: “Sadece çağrı merkezi memnuniyetinde değil, aydınlatma faaliyetlerinde de başarılı çalışmalar yürütüyoruz. Türkiye Geneli Aydınlatma ortalaması %57,3 iken Erzincan olarak bu oranın oldukça üstündeyiz. %71 oranındaki aydınlatma ortalamamız, çalışmalarımızda koymuş olduğumuz hedefleri başarıyla gerçekleştirdiğimizi gösterdi.” ifadelerini kullandı.
Kesintisiz enerji hizmeti için planlı bakım şart
Elektrik dağıtım hizmetinde sürekliliği sağlamak, artan enerji talebini karşılamak için planlı bakım faaliyetinin zorunluluğuna dikkat çeken Sistem İşletme Müdürü Rıdvan Uyan: “Müşterilerin elektrik ihtiyacını karşılamak adına zorunluluk arz eden planlı kesintilerde, can ve mal güvenliğini koruyabilmek için hatlardaki enerji devre dışı bırakılarak önceden belirtilen sürede çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Bu sayede, yatırım ve bakım işlemleri emniyetli bir şekilde yapılırken, şebekelerde de teknik sürdürülebilirlik sağlıyoruz. Teknik ve dış etmenlerden kaynaklı kesintilerin önüne geçebilmek için yapılan planlı kesintiler için 72 saat öncesinden web sitemiz üzerinden duyuru paylaşıyor aynı zamanda SMS ile de bilgilendirme yapıyoruz. Ayrıca olası bir arıza durumunda, müşterilerimiz 7/24 hizmet veren 444 7 850 Çözüm Merkezi üzerinden bizlere ulaştığında, ekiplerimiz tarafından en kısa sürede bölgeye intikal ederek arızaya müdahale ediyoruz.” dedi.
Yatırımlarımızla doğal yaşamı koruyoruz
Yapılan yatırımlarla sadece müşterinin değil doğadaki dostların da önemsendiğini belirten Uyan: “Enerji nakil hatlarındaki kuş ölümlerinin önüne geçmek için, kuşların, elektrik direklerine konma ve kalkışı sırasında zarar görmemeleri adına, belirlenen elektrik direklerine izolasyon uyguluyoruz. Enerji nakil hatlarındaki izolasyon sayesinde elektrik çarpılmasından kaynaklı kuş ölümlerinin hem de elektrik kesintilerinin önüne geçmiş oluyoruz.”
Operasyonel faaliyetlerimizi daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz
Erzincan’da sürdürülen yatırım çalışmaları hakkında genel değerlendirme yapan İsabeyoğlu: “Kentimizin en güncel ihtiyaçlarını araştırarak, kaliteli hizmet ve kesintisiz enerji hedefiyle müşterilerimizin beklentilerini karşılayacak yatırımlar planlıyor, bunu da hayata geçirmek için aralıksız bir şekilde tüm gücümüzle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yatırımlarımızla müşteri memnuniyetini her geçen gün artırarak, operasyonel faaliyetlerimizi daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz.” dedi.
Dünya liderleri her Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun yıllık oturumuna katılmak üzere New York'a gidiyor. İklim etkilerinin yoğunlaştığı, jeopolitik gerginliklerin ve seçim belirsizliğinin arttığı bir yılın ardından BM 79. Genel Kurulu 22 Eylül’de “Geleceğin Zirvesi” ile açılacak.
Yüksek düzeyli hafta olarak bilinen ve liderlerin konuşmalarına ev sahipliği yapılan oturum ise 24 Eylül’de başlayacak. Genel Kurula 190 ülkeden üst düzey katılım sağlanması bekleniyor.
BM Genel Kurulu (UNGA), COP29 öncesinde liderlerin ülkelerinin önceliklerini açıklamak üzere kürsüye çıktıkları önemli bir diplomatik an. Bu sene iklim gündemi yoğun olacak. Öne çıkan konular arasında yeni bir iklim finansmanı hedefi (NCQG) üzerinde anlaşma, Şubat 2025’te yapılması gereken bir sonraki Ulusal Katkı Beyanları (NDC’ler) turu ve Azerbaycan’ın COP29 Dönem Başkanlığı liderliğinin güvenilirliği yer alıyor.
COP29’da bir iklim finansmanı anlaşmasına varılması gerekiyor ancak kilit konular takılıp kalmış durumda. Yeni finansman bütçesi ve donör tabanı konusundaki anlaşmazlıklar göz önüne alındığında, BM Genel Kurulu’nun oturum aralarında yapılacak ikili görüşmeler Bakü’den önce ilerleme kaydedilmesi açısından kritik önem taşıyor.
Tahminlere göre Paris Anlaşması’nın hayata geçirilmesi için Çin hariç, gelişmekte olan ülkelerin uluslararası kaynaklardan 1 trilyon dolar almaya ihtiyacı var. Gelişmekte olan ve iklime duyarlı ülkeler, finansmanın, borç ve borçlanma maliyetinin gerçeklerini kabul eden hibe ve imtiyazlı fonlardan oluşması çağrısında bulunuyor.
Başta G7 liderleri olmak üzere gelişmiş ülkelerden, bir finansman anlaşmasına varma konusundaki kararlılıklarını göstermelerini istiyor. COP28’de ülkeler fosil yakıtlardan uzaklaşmayı, yenilenebilir enerjiyi üç katına çıkarmayı ve enerji verimliliğini iki katına çıkarmayı kabul etmişti. Bu taahhütleri ne kadar güçlü bir şekilde uyguladıkları, yaklaşan NDC’lerine yansıyacak. Bu konuda izlenmesi gereken bazı kilit ülke konuşmaları Brezilya, Kolombiya, Meksika, Güney Afrika ve Avustralya olarak öne çıkıyor. Ayrıca, Azerbaycan, BAE ve Brezilya, NDC’ler konusunda ilk hareket edenler olacaklarını ifade ettiler.
Azerbaycan, fosil yakıt üreten ülkelerin iklim finansmanına katkıda bulunmaları için gönüllü 1 milyar dolarlık bir fon da dahil olmak üzere yaklaşık 14 girişimi destekliyor, ancak ihtiyaç duyulan nakdin sağlanmasının gündemin üst sıralarında kalmasını sağlamak için hangi taktikleri uygulayacakları belli değil.
Uzmanlar Ne Diyor?
■ Germanwatch Geleceğe Dönük Finans Başkanı David Ryfisch:
“Taraflar yeni iklim finansmanı hedefi üzerinde bir anlaşmaya varma yolundan çok uzaktalar. İklim etkileri her geçen gün artarken başarısızlık bir seçenek değil. COP29 Dönem Başkanlığı, BM Genel Kurulu’nu bazı çıkmazları aşmak ve siyasi düzeyde ortak bir zemin bulmak için bir fırsat olarak kullanmalı. Yeni iklim finansmanı hedefi günümüzün gerçeklerini yansıtmalı ve gelişmekte olan ülkeler geçiş sürecinde desteklenmeli. Bunu yapabilecek ekonomik kapasiteye ve iklim değişikliği konusunda tarihi sorumluluğa sahip tüm ülkeler mazeret ileri sürmeksizin hedefe katkıda bulunmalı.”
■ Oil Change International Küresel Politika sorumlusu Romain Ioulalen:
“Ülkeler COP28’de fosil yakıtları aşamalı olarak ortadan kaldırmayı kabul ettiler ve fosil yakıtların adil bir şekilde ortadan kaldırılması için adil finansman gerekiyor. Bu dönüm noktası niteliğindeki enerji anlaşmasını hayata geçirmek için bir sonraki adım, zengin ülkelerin COP29’da hibe ve hibeye eşdeğer finansman olarak yılda en az 1 trilyon dolarlık yeni bir iklim finansmanı hedefini kabul etmeleri olacak. Zengin ülkelerin adil şartlarda kendi paylarına düşeni ödemeleri için mevcut kamu parası sıkıntısı yok. Bu finansmanın kilidini açmak, ülkelerin önümüzdeki yıl güçlü ulusal iklim planları sunmalarına yardımcı olacak ve ölümcül sıcaklık sınırlarının aşılmasını önlemek için son bir şans niteliğinde. COP Troykası, en azından yeni fosil yakıt genişlemesini derhal sona erdirmesi gereken 1.5 derece uyumlu NDC’lerle örnek teşkil etme sözü verdi. Liderler New York’ta boy gösterirken fosil yakıtların kullanımdan kaldırılmasına ilişkin planları merakla bekliyor olacağız.”
■ Oxford Enerji Çalışmaları Enstitüsü (OIES) Kıdemli Araştırma Görevlisi Gulmira Rzayeva:
“COP29’a ev sahipliği yapan Azerbaycan, Kasım ayında Bakü’de yapılacak kritik BM iklim görüşmeleri öncesinde liderlere iklim konusundaki kararlılıklarını artırmaları için baskı yapmak amacıyla New York’a gelmeli. Azerbaycan örnek teşkil etme fırsatına sahip. Büyük bir fosil yakıt ihracatçısı olarak, kendi temiz enerjiye geçişini hızlandıran sağlam ve ileriye dönük bir NDC sunmak için çalışabilir. Kapsayıcı ve etkin bir süreci benimseyerek ve cesur adımlar atarak Azerbaycan gerçek bir liderlik sergileyebilir.”
Kaynak: Ekonomim
Avustralya’nın kuzeybatısındaki, dünyanın en büyük demir cevheri madenciliği eyaleti ve ülkenin fosil yakıta en bağımlı ekonomik bölgesi olan Pilbara’da, yenilenebilir enerji iletim hatları oluşturulacak. Yeni planlar, bölgenin enerji altyapısını sürdürülebilir bir şekilde dönüştürmeyi hedefliyor. Bu çerçevede, özel ‘yenilenebilir enerji iletim hatları’ kurulacak ve bu altyapı, özellikle güneş ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir kaynakların enerji şebekesine entegrasyonunu kolaylaştıracak.
Renew Economy’nin aktarımına göre, dört yeni bağlantı, tartışmalı gaz ve diğer büyük projelerin inşa edildiği Burrup yarımadasından, Port Hedland gibi büyük kasaba ve limanlara, Pilbara’daki devasa demir cevheri madenlerine ve yaklaşık 26 GW rüzgâr ve güneş enerjisinin inşa edilebileceği kuzeydeki önerilen Avustralya Yenilenebilir Enerji Merkezi’ne kadar uzanacak.
Pilbara, uzun yıllardır büyük ölçüde kömür ve diğer fosil yakıtlarla enerji üretiyor ve bu durum bölgenin karbon salımını artırıyordu. Ancak, yeni projelerle birlikte bölgenin enerji talebini karşılamak ve karbon emisyonlarını azaltmak amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş hızlanacak.
Kaynak: TemizEnerji
Enervis’in raporuna göre, Almanya açık deniz rüzgar santrallerinden hem yeşil hidrojen hem de elektrik üretme kapasitesini artırmaya hazırlanıyor. Raporda, ülkenin uzak denizlerdeki rüzgâr potansiyelinden yararlanarak enerji dönüşümünde önemli bir adım atacağı belirtildi.
Rapora göre, Almanya’nın enerji stratejisinin önemli bir parçası olarak görülen açık deniz rüzgâr santralleri, özellikle kuzey denizlerinde kurulacak tesislerle büyük ölçüde yenilenebilir enerji elde edilmesini sağlayacak. Ancak bu tesislerin karadan uzaklığı, üretilen elektriğin doğrudan karasal şebekelere taşınmasını zorlaştırıyor. Bu sorunu aşmak için danışmanlık şirketi, rüzgâr enerjisinin bir kısmının doğrudan yeşil hidrojene dönüştürülmesini ve bu şekilde depolanıp taşınmasını öneriyor.
Enervis uzmanları, hidrojen üretiminin elektrik iletim zorluklarını hafifletirken aynı zamanda enerji depolama sorununa da çözüm sunacağını belirtiyor. Hidrojen, Almanya’nın enerji güvenliğini artıracak ve emisyonlarını azaltmasına katkı sağlayacak stratejik bir kaynak olarak öne çıkıyor. Bu proje, Almanya’nın 2030 ve 2045 yılları için belirlediği iklim hedeflerine ulaşmasına da yardımcı olacak. Yeşil hidrojen, sanayi, ulaşım ve enerji sektörlerinde karbon emisyonlarını azaltmada kilit bir rol oynayacak. Alman hükümeti ve enerji sektörü, bu projelerin hayata geçmesi için yeni altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyor.
Raporda, denizaltı kabloları ve hidrojen boru hatları gibi maliyetli ancak gerekli altyapı unsurlarının önemi de vurgulanıyor. Bu gelişmeler, Almanya’nın enerji dönüşümünde açık deniz rüzgâr enerjisinin hem elektrik hem de hidrojen üretiminde iki yönlü bir çözüm sunma potansiyelini gözler önüne seriyor.
Kaynak: TemizEnerji
Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği WindEurope’un yılın ilk yarısına ilişkin verilerine göre, ilave edilen kapasitenin 5,3 GW’ı karasal, 1,1 GW’ı ise deniz üstü rüzgâr santrallerinden oluşuyor.
İlave edilen kapasite artışında ilk sırada 1,7 GW güçle Almanya yer alırken, bunu 1,2 GW artışla Fransa, 876 MW kapasite artışıyla İspanya izledi. Avrupa’nın rüzgâr enerjisi kapasitesi, bu dönemde 6,4 GW artışla toplam 278 GW’a ulaştı. 27 Avrupa Birliği ülkesinin toplam kapasiteye katkısı ise 225 GW olarak kayıtlara geçti.
WindEurope Üst Yöneticisi (CEO) Giles Dickson, verilere ilişkin değerlendirmesinde, Avrupa’nın 2030 enerji hedeflerine yönelik yeterli sayıda rüzgâr santrali inşa etmediğini belirterek, “Kapasiteler önümüzdeki 6 yılda artacak ancak yeterli oranda olmayacak. Hükümetler şebeke bağlantılarının zamanında yapılabilmesi için kuralları belirlemeye yönelik politikalar için acilen harekete geçmeli. Limanlar ve lojistik gibi alanlar da bu amaca uygun olarak geliştirilmeli.” diye konuştu.
Kaynak: TemizEnerji
KfW Enerji Geçişi Barometresi
KfW’nin yaptığı araştırmaya göre, Almanya’da yaklaşık 13 milyon hane enerji dönüşüm teknolojilerini kullanıyor. Bu teknolojiler arasında en yaygını, hanelerin yüzde 15’inde bulunan güneş panelleri. Ayrıca enerji depolama sistemleri de yükselişte. Ancak, düşük gelirli haneler arasında bu teknolojilere erişim sınırlı. Araştırma, düşük gelirli ailelerin yüzde 41’inin mâli nedenlerle bu sistemleri satın alamadığını ortaya koyuyor. Toplumun yüzde 82’si enerji dönüşümünü desteklesede, bu oran geçen yıla göre biraz düştü.
Raporun tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.
Eurelectric - Güç Barometresi 2024, Brüksel/Belçika
3 Ekim 2024
TESAB Enerji Stratejileri Konferansı, Ankara
2 - 3 Ekim 2024
Eurelectric - Hız için Şebeke, Brüksel/Belçika
5 Kasım 2024
Smart City Fuar ve Dünya Kongresi, Barselona, İspanya
5 - 7 Kasım 2024
Elder 5. İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi - Antalya, Türkiye
22 – 23 Kasım 2024