SEKTÖRDEN HABERLER
Bakan Bayraktar, Enerji Altyapısının Siber Güvenliği için Çok Katmanlı Çalışma Yürütüldüğünü Bildirdi

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından düzenlenen “Enerji Sektöründe Siber Savunma Simülasyonu Konferansı”ndaki konuşmasında, Türkiye’de ve dünyada hızla büyüyen yapay zeka ve büyük veri kaynaklı artan elektrik talebine göre planlarını şekillendirdiklerini kaydetti.

Enerjide arz güvenliğinin bütün ülkelerin temel gündem maddesi olmaya devam ettiğini anımsatan Bayraktar, “Jeopolitik gelişmeler, küresel piyasalarda yaşanan sıkıntılar, artan sermaye maliyetleri, tedarik zinciri problemleri gibi temel belirsizlik ve risklerle karşı karşıya olan enerji sektörü için maalesef başka bazı tehdit alanları da söz konusu. Bunlardan biri fiziki tehditler. Bilhassa elektrik, doğal gaz ve petrol iletim şebekelerine yönelik saldırı riskleri. Bu hususta gerek oluşturduğumuz tesis güvenlik standartlarıyla gerekse de kurduğumuz kameralı dijital izleme sistemler ve kontrollerle fiziksel anlamda hatlarımızın güvenliğini sağlamak için çalışıyoruz.” diye konuştu.

Bayraktar, enerji sektörü için bir diğer tehdit alanına da dikkati çekerek, “İkincisi ise belki de son yıllarda gelişen teknolojiyle daha da büyük bir risk haline gelen bugünkü toplantımızın da konusu olan siber riskler.” ifadesini kullandı.

Tüm dünyada siber güvenlik konusuna ciddi bütçe ayrıldığına işaret eden Bayraktar, bu yıl sonu itibarıyla siber suçların küresel maliyetinin yıllık 10 trilyon dolara ulaşacağının tahmin edildiğine işaret etti.

Bayraktar, yakın gelecekte siber tehditlere karşı siber savunmaya daha fazla önem verileceğine dikkati çekerek, “Ülkemiz, bulunduğu jeopolitik konumu, son 22 yılda ekonomideki büyümesi ve teknoloji alanında gerçekleştirdiği hamlelerle bölgesinde lider bir ülke olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bilgi ve iletişim teknolojilerine de yansıyan bu ilerlememiz, ekonomik ve sosyal alanlarda kalkınmamızı daha da pekiştiriyor. Geliştirdiğimiz yerli ve milli çözümlerle enerji, sağlık, bankacılık, haberleşme gibi kritik altyapılarda karşı karşıya kalınması muhtemel siber risklerden korunmak için etkin adımlar atmaya devam ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Siber tehditlerin nereden ne zaman geleceğini bilmenin mümkün olmadığını, bu nedenle çalışmaları çok katmanlı ve 7/24 esaslı olarak yürüttüklerini vurgulayan Bayraktar, enerji sektöründe siber güvenliği, milli güvenliğin ayrılmaz bir parçası olarak gördüklerini dile getirdi.

Enerji sektöründe siber saldırıları önlemek amacıyla siber güvenlik uygulamaları geliştirildi

Bayraktar, enerji sektöründe dijitalleşme ve otomasyonun hızla büyüyen bir alan olarak öne çıktığını, elektrik, petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarının üretim, dağıtım ve yönetiminin giderek daha fazla dijital sistemler üzerinden sağlanır hale geldiğini söyledi.

Başta enerji üretim tesislerine, elektrik şebekelerine ve petrol hatlarına yönelik saldırıların yoğunlaştığı bir döneme girildiğini kaydeden Bayraktar, üretim ve iletim dışında, kullanılan cihazların dijitalleşmesiyle tüketim tarafında da yeni siber risklerin oluştuğunu ifade etti.

Bayraktar, arz kesintilerinin önüne geçmek ve ekonomik kayıpları engellemek adına enerji sektöründe siber saldırıları önlemek amacıyla çeşitli uygulamalar geliştirdiklerine dikkati çekerek, “Bunlardan biri de bu ihtiyaca yönelik geliştirdiğimiz özelleşmiş SCADA sistemleri. Milli şirketimiz BOTAŞ, Aselsan ortaklığında yerli ve milli imkanlarla geliştirilen SCADA sistemini, ülkemizin petrol ihtiyacı için kritik öneme sahip Batman Dörtyol Ham Petrol Boru Hattı üzerinde kullanmaya başladı. Bu sistemi tüm doğal gaz altyapısında kullanmak için de ilgili kuruluşlarımız çalışmalarına devam ediyor.” dedi.

Elektrik şebekesinin güvenliğine yönelik çalışmalara da değinen Bayraktar, şöyle devam etti: “Yaklaşık 75 bin kilometrelik, dünyanın en büyük şebekelerinden biri olan elektrik iletim hattımızın işletiminden sorumlu kurumumuz TEİAŞ da siber saldırılara karşı bu anlamda güvenlik için önemli bir altyapıya sahip. Tüm bu şebeke, bakanlığımızda bulunan Siber Güvenlik Operasyon Merkezinden 7/24 izleniyor. Olası bir felaket durumunda veri merkezimizin devamlılığını sağlamak için Ankara dışında da bir felaket kurtarma merkezimiz bulunmakta. Düzenli olarak yaptığımız sızma testleri ve kapalı devre iletişim altyapısıyla olası saldırılara karşı güvenliği ön planda tutuyoruz. Yine BOTAŞ gibi TEİAŞ da milli SCADA projesini Havelsan ile birlikte hayata geçiriyor.”

Enerji sektöründe siber güvenliğin düzenlenmesi görevinin, mevzuat kapsamında sektörün düzenleme ve denetiminden sorumlu kurum olan EPDK’de olduğunu kaydeden Bayraktar, bu kapsamda EPDK tarafında düzenli olarak sektörel düzeyde siber güvenlik etkinliklerinin gerçekleştiğini belirtti.

Bayraktar, siber saldırılarda olduğu gibi doğal afetlerde de elektrik ve doğal gaz kesintilerinin yaşanabildiğini ifade ederek, “Geçen yıl 6 Şubat’ta yaşanan depremler bize gösterdi ki enerji sektörü gibi kritik altyapılarda meydana gelen kesintilerin, aynı siber saldırılarda olduğu gibi bir an önce giderilmesi büyük önem taşıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Bayraktar, enerji altyapılarını korumaya, yerli ve milli siber güvenlik teknolojileri geliştirmeye ve bu alandaki yetkin insan kaynağını güçlendirmeye devam edeceklerine dile getirdi.

Siber güvenliğin sağlanmasında gelişmiş teknolojiler tercih ediliyor

TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Varank da söz konusu etkinliğin olası siber saldırılara karşı katılımcılara savunma yeteneklerini test etme imkanı sunacağını ve teknik ile yönetsel yetkinliğin geliştirilmesini destekleyeceğini söyledi.

Varank, siber güvenliğin sağlanmasında gelişmiş teknolojilerin kullanılmasının, siber olaylara müdahale kabiliyetlerinin güçlendirilmesinin ve bilgi farkındalık ile hazırlık seviyelerinin artırılmasının önemine işaret ederek, dünyada her cihazın potansiyel bir güvenlik açığı ve tehdit oluşturduğuna işaret etti.

Son bir yılda siber güvenlik saldırılarının küresel maliyetinin yaklaşık 10 trilyon dolara ulaştığını anlatan Varank, bankacılıktan enerji sistemlerine, iletişim ağlarında ulaşım ve sağlık altyapılarına kadar birçok alanda siber tehditlere karşı ülkelerin mücadele ettiğini kaydetti.

Varank, kritik altyapıların başında enerji sektörünün geldiğini belirterek, “Yakın zamanda terör devleti İsrail’in Lübnan’da iletişim cihazlarını hedef alan saldırılarına hep birlikte şahit olduk. Askeri ve sivil hedefler arasında fark gözetmeden yapılan bu saldırı siber güvenlik alanında yeni bir sayfa açarken siber güvenliğin önemini bir kez daha ortaya koymuş oldu. Türkiye de jeopolitik konumu nedeniyle her gün sayısız siber güvenlik tehdidi altında. Ülkemizin Asya ve Avrupa kıtalarının bağlantı noktası olduğunu düşündüğümüzde kritik altyapılarımızın ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin siber güvenliğin milli güvenliğe entegrasyonu konusunda ciddi mesafe katettiğine dikkati çeken Varank, ülkelerin siber güvenlik konusundaki olgunluğunu ölçmede kullanılan “Global Siber Güvenlik Endeksi” verilerine göre Türkiye’nin dünya genelinde ilk 10’da, Avrupa’da da 6. sırada yer aldığını, yerli ve milli imkanlarla geliştirilen hızlı tespit ve erken müdahale sistemlerinin dünyada ilgiyle takip edildiğini söyledi.

Varank, milli teknoloji hamlesi çerçevesinde siber güvenlik alanında yerli donanım ve yazılımların geliştirilmesi ve bunların kritik altyapılarda kullanılması için büyük çaba sarf edildiğini aktararak, “Milli siber güvenlik alanı oluşturmanın bağımsızlığımızın ve istikbalimizin en önemli unsurlarından biri olduğunun farkındayız. Mavi Vatan ne kadar önemliyse, terörle mücadele ne kadar önemliyse, sınırlarımızı korumak ne kadar önemliyse, verilerimizin ve dijital altyapılarımızın korunması da emin olun o derece önemli. Bu bilinçle siber tehditlere karşı verdiğimiz mücadelenin kurumsal bir altyapıya kavuşması için siber güvenlik teşkilatının kurulmasıyla ilgili çalışmalar da şu anda hızlanmış durumda.” diye konuştu.

Varank, siber güvenlik alanında insan kaynağının geliştirilmesi ve yetiştirilmesine büyük önem verildiğini sözlerine ekledi.

Daha akıllı sistemler geliştirmek ve daha etkin önlemler almak için gereken adımları ivedilikle atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Mustafa Yılmaz ise yaptığı açılış konuşmasında, siber güvenliğin ulusal bir öncelik hali aldığını belirterek, “Enerji altyapılarına yönelik siber saldırılar, sadece hizmet kesintileri veya ekonomik kayıplarla sonuçlanmaz, aynı zamanda ulusal güvenliği de riske atar. EPDK olarak tehlikenin farkındayız. Daha akıllı sistemler geliştirmek ve daha etkin önlemler almak için gereken adımları ivedilikle atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz.” dedi.

Kurumun 2012'de enerji sektörünün “Sektörel Siber Olaylara Müdahale Ekibi (SOME)” olarak görevlendirildiğini ifade eden Yılmaz, “Elbette bu görev, bizim sadece sektörümüze karşı değil, devletimize ve milletimize olan sorumluluğumuzu da arttırmaktadır. Geçmişte basit amaçlar ve üst düzey yetkinlikte kişiler tarafından yapılabilen siber saldırılar artık devletler düzeyinde de yapılmaktadır. Cumhurbaşkanımızın bu alanda işaret ettiği gibi akıllı sistemlerle yapılan saldırıları püskürtmenin yolu daha akıllı sistemleri geliştirmek ve kullanmaktır. Biz de EPDK olarak tehlikenin farkındayız. Kendimize güveniyoruz. Daha akıllı sistemler geliştirmek ve daha etkin önlemler almak için gereken adımları ivedilikle atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, siber güvenlikte başarılı olmanın yolunun daima yerlilik ilkesine öncelik vermekten geçtiğinin altını çizerek, şunları kaydetti: “Veri güvenliğimizi yabancı çözümlerle sağlamaya çalışmanın bizler için ne kadar büyük bir risk olduğu aşikardır. Daha güvenli yazılım teknolojileri geliştirilmesi için mutlak surette ilgili kurumlarla iş birliğine gidilmeli, yazılım geliştirme ve test etme aşamalarında üniversitelerimizden ve genç beyinlerimizden mutlak surette faydalanılmalıdır. Bu nedenle AR-GE çalışmalarımızda milli ve yerli yazılım başlığı açılarak veri ve sistem güvenliğinin sağlanması ve dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı ülkemizin enerji alanında korunması için dışa olan bağımlılığımızın azaltılması da sağlanacaktır.”

Sektördeki 238 bilişim uzmanıyla siber güvenlik simülasyonları yaptık

Yılmaz, önceliklerinin sektör temsilcileriyle güçlü iletişim kurmak ve hızla gelişen siber güvenlikte geri kalmamak olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Elektrik, doğal gaz ve petrol sektörlerinden katılımcılar ile 24-25 Mayıs 2022'de yine kurumumuzda bir etkinlik gerçekleştirdik. Bu etkinlikte sektörün bilişim alanında çalışan 238 ismiyle siber güvenlik simülasyonları yapılarak yetkinlikleri geliştirildi. Üzerinde çalıştığımız ve ilk etkinliğimizin geri bildirimleriyle olgunlaştırdığımız 'Enerji Sektöründe Siber Güvenlik Yetkinlik Modeli Yönetmeliği' ile de sektör oyuncularının kritiklik, olgunluk ve hedef seviyeleri tespit edilerek değişen siber tehditlere karşı önlem almaları ve sürekli gelişmelerini sağlamalarını hedefliyoruz.”

Sektör ile daha yapacak çok işin olduğunun bilincinde olduklarını vurgulayan Yılmaz, “Eminiz ki gerek yüce Meclisimizin ihtiyaç duyduğumuz hallerde siber güvenlik alanında yapacağı yasal düzenlemelerle gerek bakanlığımızın bu alanda bize verdiği destekle ve elbette sektörümüzün de gayretleriyle enerji sektörümüz daima emin ellerde olacaktır.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

Eurelectric Genel Sekreteri Kristian Ruby: Avrupa’nın Elektrik Şebeke Altyapısı Eskidi

Eurelectric Genel Sekreteri Kristian Ruby, Enerji Stratejileri Konferansı 2024’te (ESK 2024) yaptığı konuşmada, Avrupa’da şebekelerin, özellikle de dağıtım şebeklerinin, yatırım ihtiyacından bahsetti. Paris İklim Anlaşması’nda oluşturulan İklim Hedeflerine ulaşmak için Avrupa’nın enerji sisteminin temelden değiştirildiğine ve sanayinin de değişime ihtiyaç duyduğuna dikkat çeken Ruby, önümüzdeki 30 yılda elektrikli araçlar gibi yeni uygulamamlar nedeniyle, elektrik talebinde büyük bir artış yaşanacağını kaydetti.

Ruby, “Özellikle ucuz güneş enerjisiyle, üretimde de sistemi tek merkezlilikten çıkaracak büyük değişimler meydana gelecek. Teknik anlamda zorlayıcı ekonomi dönüşümünün daha da ötesinde karmaşık bir dünyayla karşı karşıya kalacağız.” dedi.

Avrupa şebeke altyapısı eskidi

Avrupa’daki tüm şebekenin 3’te 1’inin kırk yaşın üzerinde, yani 1980’lerde inşa edildiğini ifade eden Ruby, Avrupa’da son 4 yıldaki şebeke yatırımlarının her yıl artığını ancak yeterli olmadığını kaydetti. Ruby, “Elektrikteki bu trende baktığımızda, ihtiyacı karşılayabilmek için şebeke yatırımlarımızın mevcudun iki katına çıkması gerektiğini görüyoruz. Burada, AB ve Norveç için yıllık 67 milyar Euro’luk çok önemli bir bütçeden bahsediyoruz. 67 milyar Euro, akıl almaz büyüklükte bir para. Peki, bu harcamaları nerelere yapacağız? Yapmamız gereken ilk iş şebekemizi yenilemek olmalı. Karşılamamız gereken yüksek bir talep ve yeni üretim biçimleri de bizleri bekliyor. Şebekemizi aşırı hava koşullarına dayanabilmesi için de daha güçlü hale getirmeliyiz. Yeni dünyanın dijitalliğini düşünerek şebekelerimizi daha “akıllı” hale getirmeliyiz. Elektrikli araçlar ve ısı pompalarının şebekelerle uyumu için daha fazla dijitalleşmeye ihtiyacımız var” dedi.

Yatırım tutarını %18 düşürebiliriz

Öte yandan eğer “akıllı” davranılırsa 67 milyarlık harcamanın çok hızlı şekilde tam olarak %18 oranında düşürülebileceğini belirten Ruby, “Yatırımları, süreç içerisinde parça parça yapmak yerine topyekûn olarak yaparak uzun bir geleceği inşa edebiliriz” dedi.

Ruby, Avrupa’nın şebekelerine bugün yatırım yapmazsa, elektrifikasyon fırsatını kaçırmış olacağını da sözlerine ekledi.

Kaynak: Enerji Günlüğü

Elder Teknik Koordinatörü Atacan Gülbay’dan Dijitalleşme ve Akıllı Şebeke Vurgusu

Türkiye Elektrik Sanayi Birliği (TESAB) tarafından düzenlenen "Enerji Stratejileri Konferansı" Elektrik Enerjisi Stratejilerinde Yeni Yaklaşımlar panelinde konuşan Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (Elder) Teknik Koordinatörü Atacan Gülbay, elektrik dağıtım sektöründe dijitalleşme, müşteri memnuniyeti, akıllı şebeke teknolojileri ve elektrik şebekesinin dayanıklılığına dair açıklamalarda bulundu.

Elektrik dağıtım sektöründe tüketici memnuniyetini artırmak için son yıllarda birçok dijital proje hayata geçirildiğini ifade eden Gülbay, “ Dijital olgunluk puanımızı 4 üzerinden 2,97'ye yükselttik.  Artık tüketicilerimiz sadece çağrı merkezleri üzerinden değil, WhatsApp, chat bot, sosyal medya ve mobil uygulamalar gibi çeşitli kanallar aracılığıyla tüm destek ihtiyaçlarına talep bulabiliyor. Mobil uygulamalar ve online hizmetler sayesinde müşteriler, fatura ödeme, kesinti bildirme ve arıza takibi gibi birçok işlemi hızla ve kolayca gerçekleştirebiliyor. Bu gelişmeler ile son 5 yılda  müşteri memnuniyet oranımızı 57 puandan 74 puana çıkartarak %30 oranından memnuniyet artışı sağladık. Bununla birlikte 2025'te başlaması planlanan Milli Akıllı Sayaç (MASS) projesi ile tüketici ve şirketler arasında kurulan dijital köprü sayesinde, enerji verimliliği, uzaktan tüketim takibi ve tasarruf gibi imkanlar sağlanacaktır.” dedi.

Gelecekte, yapay zeka ile arıza tahmini, enerji talebi yönetimi ve önleyici bakım gibi alanlarda ciddi iyileşmeler sağlanacağını ifade eden Gülbay, 2025 yılında hayata geçmesi planlanan Milli Akıllı Sayaç (MASS) projesi ile tüketici ve şirketler arasında kurulan dijital köprü sayesinde, enerji verimliliği, uzaktan tüketim takibi ve tasarruf gibi imkanlar sağlanacağını belirtti. Ayrıca elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla birlikte elektrik dağıtım şebekesinin de bu talebi karşılayacak şekilde güçlendiğini vurgulayan Gülbay, “Yaklaşık 541 bin dağıtım trafosu ve 207 bin MVA kapasitesiyle şebekemiz, elektrikli araçlardaki artışı yakın vadede rahatça karşılayabilecek güçte. Yine de reaktif güç yönetimi ve yük dengeleme gibi konularda daha fazla esneklik sağlamak adına çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

Kapsamlı bir şebeke stratejisine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz

Gülbay, “Avrupa Birliği ülkelerinin 2050 yılına kadar dağıtım şebekelerine yılda 67 milyar euro yapmayı planladığı göz önünde bulundurulduğunda, bizim de geleceğin ihtiyaçlarını bugünden karşılayacak dağıtım sistemi için gecikmeksizin harekete geçmemiz gerekiyor. Bu amaçla, kapsamlı bir şebeke stratejisine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Böyle bir stratejide lisansa esas sözleşme sürelerine dair siyasi kararlarla yatırım finansmanını cazip kılacak ve somut hedefler içeren eylemlere yer verilmesini öneriyoruz. Elektrik Piyasası Kanunu’nun öngördüğü maliyet esaslı tarife uygulamasına geçilmesi, gerek kamu maliyesinin üzerindeki yüklerin azaltılması gerekse arz güvenliğinin en ekonomik şartlarda sağlanması için elzemdir. Kırılgan tüketicilerin her koşulda ve mümkün olan en geniş paydada desteklenmesi politikasını benimsiyor, destekliyoruz. Bütçe imkanlarının ödeme güçlüğü olmayan tüketiciler için de kullanılması adil olmadığı gibi sektör açısından faydalı da değildir.” dedi

Son olarak, Gülbay  “Yeşil dönüşümün omurgası olan elektrik dağıtım şebekelerimiz güçlü ve esnek olduğu ölçüde yeşil dönüşüm, dolayısıyla enerjideki ithalat bağımlılığımızın azaltılması mümkün olacaktır. Dağıtım şirketlerinin mali sürdürülebilirlikleri, yeşil dönüşümün gerektirdiği yatırımların ve işletme pratiklerinin hayata geçirilmesinin ön koşuludur. Dağıtım şirketlerimiz, Ar-Ge projelerinin de desteğiyle, yapmış oldukları teknoloji yatırımlarıyla elektrifikasyondan kaynaklı meydan okumalara cevap verebilecek bir sistemi hayata geçirme azmi ve kararlılığındadır. Bu konuda vizyonumuzu şebeke işletmeciliğinden sistem işletmeciliğine geçme olarak ortaya koyuyoruz. Bu kapsamda yapılması gerekenlere dair önerilerimizi, paydaşlarımızla birlikte geliştiriyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Elektrik Arıza İhbar Uygulaması

Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği’nin (Elder) katkılarıyla, Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ) tarafından,  geliştirilen ve kullanımına sunulduğu günden bu yana yoğun ilgi gösterilen “Elektrik Arıza İhbar Uygulaması” bugüne kadar 520 bin kullanıcı tarafından indirilirken, söz konusu uygulama üzerinden 21 elektrik dağıtım şirketi hizmet bölgesinde bir buçuk milyona yakın ihbar alındı. Bırakılan ihbarların tümü uygulama sayesinde çözüme kavuşturuldu.

Sorunların hızlı bir şekilde çözülmesi amaçlanıyor

İlk olarak 2019 yılında vatandaşların kullanımına sunulan uygulamanın ilk versiyonu sadece sokak aydınlatma arıza ihbarlarına yönelik hizmet veriyorken, 2023 yılında yapılan geliştirmeyle Elektrik Arıza İhbar Uygulamasına dönüştürüldü. Yapılan bu geliştirme ile uygulamaya sokak aydınlatma arızaları dışında; “Elektrik kesintisi ve elektrik arızalarına ilişkin ihbarların da bırakılması sağlanırken, kullanıcıların yapmış olduğu ihbara ilişkin geri bildirim bırakması ve sonuçlanan ihbarların silinmesi’’ gibi yenilikler eklendi.

Bir buçuk milyon ihbarın tümü uygulama sayesinde çözüme kavuşturuldu

Ülkemizde özel şirketler tarafından yürütülen elektrik dağıtım hizmetlerinin kesintisiz bir şekilde vatandaşlara sunulmasında ve elektrik dağıtımında karşılaşabilecek sorunların çözümünde kamunun da bu tür mekanizmalar üretmesinin önünde bir engel olmadığının en büyük göstergesi olmuştur. Kullanımı çok kolay olan, elektriksel arıza ve kesinti ile ilgili sorunları hızlı bir şekilde çözüme kavuşturma imkânı sağlayan uygulama, “AppStore, PlayStore ve AppGallery” aracılığıyla mobil akıllı cihazlara indirilebiliyor.

Dağıtım şirketleri mevzuata göre arızaları zamanında gidermesi gerekiyor

Uygulama üzerinden bildirilen ihbarlar otomatik konum alma özelliği sayesinde TEDAŞ’la birlikte aynı anda ilgili dağıtım şirketlerine iletilerek çözüme kavuşturuluyor. İhbarlarda yer alan, arıza ya da kesintilere müdahale işlemleri TEDAŞ tarafından da ayrıca takip ediliyor. Kullanıcıların ihbar olarak bıraktığı arızaların elektrik dağıtım şirketi tarafından mevzuatta belirtilen; “Yeraltı kablo tamiratı, direk montajı, komple pano değişimi vb. Arızaları imar alanı içinde 72 saat, imar dışında ise 144 saat”, “Armatür değişimi ve diğer arızalarda ise imar alanı içi 24 saat, imar alanı dışı 48 saat” süreler içerisinde giderilmesi ve vatandaşa geri bildirim yapılması gerekiyor.

Uygulama sürekli güncelleniyor

Kullanıma sunulduğu ilk günden bu zamana kadar vatandaşlardan yoğun ilgi gören uygulama sayesinde, Alo 186 çağrı merkezlerini aramadan “aydınlatma arızaları, elektrik kesintisi ve elektrik arızalarına ilişkin ihbar yapılması, ihbarın takip ve sorgulaması, abone ve tesisat eklenmesi” gibi işlemler kolaylıkla yapılabilmekte. Uygulama, vatandaşlardan ve sektör paydaşlarından alınan geri bildirimler sayesinde sürekli olarak güncellenmekte olup yapılan son güncellemelerle  uygulama üzerinden bırakılan ihbarlara geri bildirim bırakılmasına ve önceki ihbarların uygulama üzerinden silinebilmesine imkân sağlandı.

Uygulamayı indirmek için:

Android
IOS
AppGallery

Eksim Pulse Girişim Hızlandırma Program’nın 2’ncisi Gerçekleştirildi

Enerji sektöründe yenilikçi çözümler geliştiren girişimcilere destek sağlayan Eksim Pulse Girişim Hızlandırma Programı, 2. dönemi başarıyla tamamlandı. Dicle Elektrik himayesinde EPDK’nın desteği ile hayata geçen program kapsamında desteklenen 10 girişim, Diyarbakır’da gerçekleşen ‘demo day’ etkinliğinde projelerini yatırımcılara sundu. Girişimler toplam 1.1 milyon liralık para ödülüne layık görüldü.

Enerji sektöründe inovatif çözümlere sahip girişimcilere destek sağlayan Eksim Pulse Girişim Hızlandırma Program, ikinci mezunlarını verdi. Dicle Elektrik himayesinde, EPDK’nın desteğiyle hayata geçen programda başarılı olan 10 girişim, ‘demo day’ etkinliğinde projelerini katılımcılara aktardı. Dicle Üniversitesi Teknokent ve Kuluçka Merkezi temsilcileri, önde gelen VC’ler, melek yatırım ağları, kamu kurumu temsilcileri, akademisyenler ve girişimcilerin katılımıyla gerçekleşen Eksim Pulse Demo Day’de jüri değerlendirmelerinde ilk üçe giren Tayyar Robotik, AYLARA ve WORKYBE; sırasıyla 300 bin TL, 200 bin TL ve 100 bin TL’lik ödülün sahibi oldu.

Diyarbakır’da yer alan Dicle Elektrik Genel Müdürlüğü’nde düzenlenen ‘demo day’ etkinliğinde yatırımcılar, enerji sektörüne yönelik girişimleri yakından tanıma imkânı buldu. Yeni ortaklıkların oluşmasına zemin hazırlayan etkinlikte girişimciler, proje ve ürünlerini yatırımcılar ile kurumsal firma temsilcilerine yüz yüze anlattı.

Girişimleri desteklerken onların fikirlerinden ilham alıyoruz

Programın açılış konuşmasını yapan Eksim Holding İş Geliştirme Başkanı Uğur Mutluhan Oruncak, “Eksim olarak her alanda inovasyonun peşinden koşarken bu yolculukta girişimlerle yan yana yol almanın önemine inanıyoruz. Girişimleri desteklerken bizler de onların fikirlerinden ilham alarak işimize yön verebiliyoruz. Verim odaklı ve yapay zeka temelli iş fikirleri geliştiren tüm girişimlere açığız ve düzenli olarak destek sağlıyoruz. Bu desteğimizi Eksim Pulse ile ortaya koyarken aynı zamanda girişim sermayemiz Eksim Ventures ile de yenilikçi girişimlerin büyüme hikayelerine ortak oluyoruz. Yatırım yaptığımız şirketlerin yeni pazarlara açılması, yeni yatırım turlarında daha yüksek değerlemelerle yer alması ve bulundukları pazarlarda pazar paylarını artırmaları bizleri son derece gururlandırıyor” ifadelerini kullandı.

Eksim Pulse Girişim Hızlandırma Programı kapsamında girişimleri nasıl seçtiklerini aktaran Mutluhan Oruncak, “Girişimleri değerlendirirken problem ve çözüm önermesi, ürünün yenilikçiliği, uygulanabilirliği ve ticari potansiyeli ile girişimcinin yetkinliği gibi temel kriterleri dikkate aldık.” bilgisini verdi.

Yatırımlarımızın temelinde teknoloji, inovasyon ve insan bulunuyor

Açılışta söz alan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas genç yeteneklere sahip çıkmanın ve onları desteklemenin önemine dikkat çekerek, “Dijitalleşme ve teknoloji odaklı projeler hem bizim şirketimiz hem de Türkiye genelinde büyük bir ihtiyaç. Bu tür projelerin yaygınlaşmasını diliyoruz. Eksim Pulse gibi programlar ise genç yeteneklerin bu yolda ilerlemeleri için önemli fırsatlar sunuyor.” ifadelerini kullandı.

Dicle Elektrik’in 11 yıl süresince teknolojik yatırımlara büyük önem verdiğini ifade eden Arvas, “Hizmet bölgemizde yaşam kalitesini büyük şehirler seviyesine getirme hedefiyle teknoloji, inovasyon ve insan gücü olmak üzere üç ana başlık altında ilerledik. Özellikle kayıp-kaçak oranlarını düşürme konusundaki başarılarımızda bu üç ana başlık kritik rol oynadı. Diyarbakır merkezinde kayıp-kaçak oranlarını yüzde 73’lerden yüzde 17 seviyelerine düşürdük ve Türkiye ortalamasının üzerinde bir enerji kalitesine ulaştık.” diye konuştu

Eğitim ve danışmanlık desteği üç ay sürdü

Eksim Pulse Girişim Hızlandırma Programı’na yapılan 100 başvurudan 28’i jüri karşısına çıkarken 10 girişim ‘demoday’e katılmaya hak kazandı. Seçilen ekiplerden oluşan toplam 117 katılımcı, yoğun bir eğitim dönemi geçirdi. Haziran ayında başlayarak 6’sı online ve 2’si yüz yüze olmak üzere 8 eğitim düzenlendi. 16 mentörle toplam 120 saatten fazla teknik ve dikey mentörlük görüşmesi gerçekleştirildi. 30’ar saatlik hukuk, yatırım ve finans danışmanlığı ağustos ayı sonuna kadar devam etti. Ayrıca tüm ekiplerle 20 farklı iş geliştirme görüşmesi yapıldı.

Eksim Pulse Demo Day’de projelerini sunan ekipler şöyle sıralandı:

WORKYBE: Ekipman ve enerji verimliliğini artırmak için yapay zeka tabanlı enerji ve varlık yönetimi altyapısı sağlayan bir sürdürülebilirlik platformudur.

LUMIAN ENERGY:IoT tabanlı, bağımsız bir platform olan Lumian Energy, enerji verilerini gerçek zamanlı toplar, enerji talep yönetimini optimize ederek enerji tasarrufu ile karbondan arındırma çözümleri sunar.

RATIO: Enerji depolama yönetimi için optimizasyon ve simülasyonu ürünleri geliştirir.

ROTORBIT: Wisdom AI platformu ile endüstriyel süreçleri optimize eder, süreç takibi, kestirimci bakım ve kalite yönetimi gibi yeteneklerle operasyonel verimliliği artırır. Ayrıca karbon ayak izi hesaplama ve minimize etme kabiliyetleri sunar.

AYLARA: AG şebekelerinde gerilim düşümü/artışı, harmonikler, dengesizlik ve reaktif güç tüketimi problemlerini çözen güç elektroniği tabanlı gerilim düzenleyici cihazları geliştirir, elektrik dağıtım şirketlerine yönelik çözümler sunar.

TORKMAN: Otonom trafo kablo hazırlama cihazı ile manuel kablo başlığı montaj süresini ve operatör hatalarını azaltarak verimliliği artırır.

SIGNALTON TEKNOLOJİ:Akıllı şehir, endüstri/üretim, ulaşım, enerji ve çevre sektörlerinde dijital elektronik IoT algılayıcı sistemleri ve yapay zeka tabanlı ileri veri analiz yöntemleri sunarak uçtan uca dijital çözümler sağlar.

TAYYAR ROBOTİK:Enerji santrallerinin otonom insansız hava araçları ile izlenmesini sağlar.

PINCIDENT İSG:Enerji sektörü için geliştirilmiş bir iş sağlığı ve güvenliği yönetim yazılımıdır.

TECHSTUDIO:Elektrik enerjisinin verimli kullanımı için sahada elektronik donanımlarla izleme, veri toplama ve aktarma sağlar, böylece elektrik dağıtım şirketlerinin arıza müdahale hızını artırır.

Aras EDAŞ Sürdürülebilirlik Çalışmaları Kapsamında “Sıfır Atık Belgesi”ni Aldı

Aras Elektrik, sürdürülebilirlik çalışmalarında önemli bir adım daha atarak ‘Sıfır Atık Belgesi’ni aldı. Bu belge, şirketin çevresel sürdürülebilirlik alanında attığı adımların gelecek nesiller için daha temiz bir çevre yaratma çabalarını destekliyor.

T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından başlatılan “Sıfır Atık Projesi” kapsamında çalışmalarda bulunan Aras EDAŞ, sürdürülebilirlik konusundaki hassasiyetini de göstermiş oldu. “Yaşanabilir Bir Dünya için Sıfır Atık” sloganıyla yola çıkan; israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesini amaçlayan; atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanmasını hedefleyen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Aras EDAŞ’a “Sıfır Atık Belgesi” verildi.

Aldığı bu belgeyle kaynakların verimli kullanımı ve atık yönetimi konusundaki hassasiyetini kanıtlayan Aras EDAŞ, sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda sektörde öncü olmayı sürdürüyor.

Sürdürülebilirlik çalışmaları ve çevre dostu uygulamalarıyla büyük bir başarıya daha imza atarak “Sıfır Atık Belgesi” alan Aras EDAŞ’ın bu önemli başarısı, insana, doğaya ve doğal kaynakların kullanımına gösterdiği titiz çalışmaların bir sonucu. Şirket, atık yönetimi, geri dönüşüm ve kaynak verimliliği gibi konularda çevre dostu uygulamaları ön planda tutuyor.

Kaynakların sürdürülebilir ve verimli bir şekilde yönetiminin kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu belirten Aras EDAŞ Genel Müdürü Fikret Akbaş: “Daha temiz bir dünya için çalışmak hepimizin görevi. Bu açıdan sıfır atık çalışmalarını oldukça önemsiyoruz. Atıkların boyutlarını göz önüne aldığımızda da özellikle kurum/kuruluşlara büyük sorumluluk düştüğünün farkındayız. Biz de Aras EDAŞ olarak, Sıfır Atık projesi ile geri dönüşüm ve yeniden kazanım çalışmalarıyla Şirketimizde bir kültür oluşturduk. Almış olduğumuz bu Sıfır Atık Belgesi, önümüzdeki süreçte sürdürülebilir stratejilerimiz için bize ayrı bir motivasyon kaynağı sağlayacak.” ifadelerini kullandı.

Doğal kaynakların korunması, enerji verimliliğinin artırılması ve atıkların minimuma indirilmesi gibi konulara öncelik verdilerini dile getiren Akbaş: “Sürdürülebilir bir iş modeli oluşturuyoruz. Bu çerçevede, atık ayrıştırma, geri dönüşüm, enerji tasarrufu ve çevre dostu projelerle hem topluma hem de çevreye katkıda bulunuyoruz. Sıfır Atık Belgesi’ni alarak Şirketimizin sürdürülebilirlik stratejilerinin başarısını ve çevresel sorumluluk bilincini pekiştirmiş olduk. Bu tür adımlar, sadece bugünü değil, geleceği de koruma altına alarak çevresel sürdürülebilirliği güçlendiren adımlardır. Daha temiz bir dünya için atılan her adım, büyük bir fark yaratır düşüncesindeyiz.” dedi.

“Sıfır Atık Belgesi” atık yönetimi sürecinin doğru şekilde yürütülmesi, geri dönüşüm uygulamalarının etkin kullanılması ve kaynakların verimli bir şekilde yönetilmesi gibi kriterlere dayanıyor.

DÜNYADAN HABERLER
IMF: Elektrik Üretiminin Geleceği Yenilenebilir Enerjide

IMF’in 2024 Ekim tarihli raporu, elektrik üretiminin karbonsuzlaştırılmasının ekonomik yönlerini inceliyor. Elektrik üretimi, küresel emisyonların büyük bir kısmını oluşturuyor ve bu nedenle bu sektörde yapılacak değişiklikler, iklim krizini çözme açısından hayati önem taşıyor. Çalışma, düşük karbonlu elektrik üretimi için en uygun maliyetli seçenekleri belirlemenin karmaşıklığına dikkat çekiyor ve bu konuda yapılan modelleme çalışmalarını özetliyor.

Rapor, enerji-ekonomi modellerinin, güneş ve rüzgâr enerjisinin düşük maliyetleri nedeniyle, gelecekteki elektrik üretiminde en büyük payı alacaklarını öngördüğünü belirtiyor. Modellemelere göre, 2050 yılına kadar yenilenebilir enerjinin baskın enerji kaynağı olması bekleniyor. Ayrıca, güneş ve rüzgâr gibi değişken enerji kaynaklarının şebeke esnekliği ile desteklenmesi gerektiği vurgulanıyor.

Modeller, yenilenebilir enerji kaynaklarının yanı sıra karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojileri, biyokütle enerjisi ve nükleer enerjinin de enerji karışımında yer alabileceğini öne sürüyor. Ancak, bu seçeneklerin gelecekte ne kadar kullanılacağı konusunda belirsizlikler mevcut. Özellikle, nükleer enerjinin maliyetinin sürekli arttığı ve bu durumun yatırım cazibesini azalttığı raporda vurgulanıyor.

Güneş ve rüzgâr enerjisinin süreksiz olması nedeniyle, şebeke esnekliği sağlamak için farklı çözümler geliştiriliyor. Raporda, enerji depolama, şebeke genişletme ve talep esnekliği gibi esneklik seçeneklerinin, bu kaynaklardan elde edilen enerjinin etkin şekilde kullanılmasını sağladığı belirtiliyor. Özellikle batarya maliyetlerindeki düşüşler, enerji depolamanın yaygınlaşmasına olanak tanıyor.

Farklı bölgelerde güneş ve rüzgâr enerjisinin potansiyeli değişiklik gösterdiği için, her bölgeye özgü stratejiler geliştirilmesi gerektiği belirtiliyor. Ancak genel olarak, tüm dünyada güneş ve rüzgâr enerjisinin elektrik üretiminde ana kaynaklar haline geleceği öngörülüyor.

Raporda, elektrik üretiminde karbonsuzlaşmanın kaçınılmaz olduğu, ancak bunun maliyet etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için yenilenebilir enerji kaynaklarının hızla yaygınlaştırılması gerektiği vurgulanıyor. Güneş ve rüzgâr enerjisi en düşük maliyetli seçenekler olarak öne çıkarken, bu kaynakların entegrasyonu için esneklik sağlayacak teknolojilerin geliştirilmesi gerektiği ifade ediliyor.

Kaynak: Temiz Enerji

Avrupa’da Yeşil Hidrojen Üretiminde Çin Teknolojisinin Kullanımının Kısıtlanması Planlanıyor

Avrupa Komisyonu, Avrupa’daki yeşil hidrojen üretiminde Çin teknolojisine olan bağımlılığı azaltmak amacıyla yeni adımlar atıyor.

Geçtiğimiz hafta Brüksel’de açıklanan Avrupa Hidrojen Bankası’nın ikinci müzayedesi, elektrolizörler için getirilen yeni dayanıklılık kriterleriyle dikkat çekiyor. Buna göre, projelerde kullanılan Çin menşeli elektroliz yığınlarının oranı yüzde 25 ile sınırlandırılacak.

Avrupa Komisyonu, küresel elektrolizör üretim kapasitesinin yarısından fazlasının Çin’de bulunduğunu vurgulayarak, bu durumun Avrupa Birliği’nin (AB) tedarik güvenliğini tehdit edebileceğini belirtiyor. Özellikle hidrojen teknolojilerinde Çin’e aşırı bağımlılığın, AB’nin stratejik hedefleri açısından büyük risk taşıdığına dikkat çekiliyor. “AB’nin Çin menşeli elektrolizör ithalatına olan bağımlılığının artması, geri döndürülemez sonuçlar doğurabilir” uyarısında bulunan yetkililer, bu adımı tedarik zincirinde çeşitlilik sağlamak amacıyla attıklarını ifade ediyor.

Avrupa Komisyonu, müzayede için Yenilik Fonu’ndan 1,2 milyar avro ayırarak, Avrupa Ekonomik Alanı’nda üretilen her bir kilogram hidrojen için on yıla kadar sabit bir sübvansiyon sağlamayı planlıyor. Bu sübvansiyon miktarı ise Aralık 2024’te başlayacak ve Şubat 2025’e kadar devam edecek bir açık artırma ile belirlenecek.

Komisyon, Net-Sıfır Endüstri Yasası kapsamında, kamu alım süreçlerinde dayanıklılık kriterlerine yasal bir temel kazandırmış durumda. İklim Komiseri Wopke Hoekstra, özellikle Çin elektrolizörlerinin pazara giderek daha düşük fiyatlarla girdiğini ve Avrupa’nın bu rekabette geri kalmaması gerektiğini vurguluyor. Bu nedenle, ikinci açık artırmada Avrupa tedarik zincirlerinin güçlendirilmesi için açık kriterler getirileceğinin altı çiziliyor.

Avrupa Komisyonu’nun yalnızca tedarik zincirinde değil, siber güvenlik alanında da adımlar attığı görülüyor. Yeni müzayedede, dijital bileşenler için bir dayanıklılık kriteri getiriliyor. Katılımcı projelerin, tesis güvenliği ve verilerin Avrupa Ekonomik Alanı içinde korunmasını sağlayan bir siber güvenlik planı sunmaları gerekecek. Bu plana uymayan projelere yalnızca sübvansiyon verilmemekle kalmayacak, aynı zamanda %8 oranında para cezası uygulanacak.

Avrupa Komisyonu’nun yeni dayanıklılık kriterleri, yeşil hidrojen üretimi ve ilgili teknolojilerde Çin’e olan bağımlılığı sınırlamaya yönelik önemli bir adım olarak görülüyor. Ancak bu stratejinin başarılı olabilmesi için yenilenebilir hidrojen talebinin de artması gerektiğine dikkat çekiliyor.

Kaynak: Ekonomi360

Güneş Enerjisi Sektörü Avrupa’da 826 Bin İstihdam Sağladı, 2027 Hedefi 1 Milyon

SolarPower Europe’un yıllık Avrupa Birliği (AB) Güneş Enerjisi İşleri raporuna göre, 2023 yılı sonunda AB güneş enerjisi sektörü 826 bin kişiye iş imkânı sağlarken, bu 2022’den bu yana yüzde 27’lik bir büyümeye işaret ediyor. Ancak raporda, güneş enerjisi istihdamındaki yıllık büyümenin 2024’te duracağı ve bu yıl sadece yüzde 0,4’lük bir büyümenin öngörüldüğü belirtiliyor.

Rapora göre, AB’de güneş enerjisi işgücü büyümesindeki duraklama, özellikle çatı pazarında 2024 yılında öngörülen daha yavaş güneş enerjisi dağıtımı büyümesini ve güneş enerjisi üretim sektörünün yaşadığı zorlukları yansıtıyor.

Rapor, Almanya’nın 2022’de üçüncü sıradan yükselerek, 2023’te Avrupa’nın en büyük güneş enerjisi iş gücüne ev sahipliği yapan ülke olarak Polonya’yı geride bıraktığını gösteriyor. AB’deki en büyük güneş enerjisi iş gücüne sahip ülkeler sıralamasında Polonya’yı İspanya, İtalya, Romanya, Hollanda ve Fransa takip ediyor.

Yavaşlamaya rağmen AB, Avrupa’nın rekabet gücü, iklim ve enerji güvenliği hedefleri için gerekli olan sektör büyüme projeksiyonları doğrultusunda güneş enerjisi iş gücünü büyütmeye ve 2027’ye kadar 1 milyon iş sunmaya devam edeceği belirtiliyor. Buna göre sunulan politika önerileri ise şöyle:

  • Ulusal düzeyde işçi ve beceri setlerine olan kesin ihtiyacın değerlendirilmesi
  • Tüm yenilenebilir enerji alanında kariyer yolu yaratmak
  • Yaklaşan AB Elektrifikasyon Eylem Planı kapsamında bir elektrifikasyon becerileri stratejisinin de yer alması
  • STEM eğitiminin ve kariyerlerinin görünürlüğünü ve çekiciliğini artırmak
  • Eski fosil endüstrilerdeki işçilerin yeniden eğitilmesi
  • Avrupa’da becerilerin dolaşımını desteklemek
  • Elektrik mesleki eğitimi içerisinde güneş enerjisine özgü eğitimlerin geliştirilmesi

Kaynak: Temiz Enerji

Avrupa'da 1 Yeni Rüzgar Türbini 16 Milyon Avroluk Ekonomik Hareketlilik Yaratıyor

AA muhabirinin Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği WindEurope verilerinden derlediği bilgilere göre, rüzgar enerjisi sektörü Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde geçen yıl 52 milyar avroluk Gayri Safi Yurt İçi Hasıla yarattı.

Türkiye'nin de dahil olduğu Avrupa ülkelerinde 250'den fazla rüzgar enerjisi ekipmanı üreten fabrika bulunuyor. Bu fabrikalarla beraber rüzgar sektörü bölgede mevcutta 350 bin kişilik istihdam yaratırken, 2030'da bu sayının 560 bine ulaşacağı hesaplanıyor.

Rüzgar enerjisi madencilik sektörünü de yakından ilgilendiriyor. Bir rüzgar türbininin yüzde 72'si çelikten, yüzde 13'ü demir ya da dökme demirden, yüzde 11'i reçine, elyaf ya da plastikten, yüzde 2'ye yakını alüminyum ve yüzde 1'i bakırdan oluşuyor.

WindEurope'a göre, bir türbini yüzde 90'a varan oranda geri dönüştürülebiliyor. Böylelikle rüzgar enerjisi sürdürülebilir bir özellik kazanıyor. Rüzgar türbinlerinin verimliliği arttıkça kullanılan materyal ve rüzgar türbini sayısı azalırken, kapasitesi artan türbinlerin ürettiği elektrik de artıyor. Avrupa genelinde 103 bin 370 karasal rüzgar türbini, 3 bin 600 deniz üstü rüzgar türbini ve 30 da yüzer rüzgar türbini bulunuyor.

Türkiye'nin dahil olduğu Avrupa bölgesinde 2023'te elektrik tüketiminin yüzde 19'u rüzgar enerjisinden karşılandı. Rüzgar enerjisi yüzde 29'la fosil yakıtlar ve yüzde 23 ile nükleer enerjinin ardından üçüncü sırada yer aldı.

Kurulum maliyet sıralamasında güneş ve karasal rüzgar at başı gidiyor

WindEurope'a göre, Kuzey Avrupa'da karasal rüzgar enerjisinin kurulum maliyetleri megavatsaat başında 44 ile 66 avro arasında değişirken, deniz üstü rüzgar enerjisinde 60 ile 106 avroya ulaşıyor. Güneş enerjisi kurulumları megavatsaat başına 46 ile 61 avro, doğal gaz santralleri 122 ile 131 avro, nükleer enerji ise 279 avroya kadar çıkıyor. Öte yandan, AB'de rüzgar enerjisi 100 milyon avroluk fosil kaynak ithalatını önlerken, 2030'da bunun 200 milyara çıkacağı hesaplanıyor. Böylelikle, Avrupa'nın rüzgar enerjisi sektöründeki her yeni rüzgar türbini 16 milyon avro değerinde ekonomik hareketlilik sağlıyor.

Kaynak: AA

HAFTANIN RAPORU

Güç Barometresi 2024

Eurelectric'in Power Barometer 2024 raporuna göre, bu yıl AB'de üretilen elektriğin dörtte üçü temiz enerjiden elde edildi. Enerji sektörü karbonsuzlaştırma konusunda liderliğini sürdürürken, Avrupa ekonomisi yeterince hızlı elektriklenmiyor. 2022 ve 2023 yılları arasında elektrik talebi, enerji krizi sırasında sanayilerin kapanması ve yurt dışına taşınması nedeniyle %7,5 oranında azaldı. Elektrik piyasaları, gelecekteki temiz yatırımları caydırma riski taşıyan benzeri görülmemiş negatif fiyatlar kaydediyor. AB'nin enerji talebini ve rekabet gücünü artırırken sanayiyi karbonsuzlaştırmak için güçlü bir elektrifikasyon stratejisine ihtiyacı vardır.

Raporun tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.

İNFOGRAFİK / GRAFİK