Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Mustafa Yılmaz, enerji sektörünün 2024 yılında bölgemizde yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen gelişmesini sürdürdüğüne dikkat çekerek, 2025 yılında enerji sektörüne yapılacak yatırımlarda büyük bir artış beklediklerini ifade etti.
Elektrikli araç sektöründe yaşanan gelişmelere dikkat çeken Yılmaz, Nisan 2022 yılında şarj hizmetleri alanında faaliyet gösteren şirket sayısının sadece 5 iken, şu anda 169 adet lisanslı şirketin sahada hizmet verdiğini ve ülke çapında yatırımlarını sürdürdüğünü kaydetti. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen 30 şirketin lisansını sonlandırdıklarını kaydeden Yılmaz; tüketicilerin kaliteli ve uygun fiyatlı şarj hizmeti almasını sağlamak için sahada inceleme ve denetimleri aralıksız sürdürdüklerini vurguladı.
Türkiye’de elektrikli araç sayısının son iki yılda 6 binden 154 bine, şarj soketi sayısının ise 3 binlerden 26 bine ulaştığını belirten Yılmaz, “Bu kadar kısa sürede bu olağanüstü bir gelişme. Ayrıca elektrikli araç başına düşen soket gücü ve hızlı (DC) soket sayısı açısından Avrupa birincisiyiz. Şarj ağımızın 3’te birini DC hızlı soketler oluşturuyor ve bu da elektrikli araç kullanıcılarımızın daha hızlı bir şekilde araçlarını şarj etmelerine imkan tanıyor. Toplam soket sayısına baktığımızda da ülkemizde yaklaşık her 6 elektrikli araca bir şarj soketi düşüyor, AB ortalaması ise 13. Daha da önemlisi elektrikli araçlarımızın tamamen yenilenebilir enerji ile şarj edilebilmesini sağlayan düzenlemeleri hayata geçirdik. Tüm şarj istasyonlarımızın yaklaşık yarısı “Yeşil şarj istasyonu”, şarj için tükettiğimiz elektriğin dörtte üçü yenilenebilir enerjiden karşılanıyor. 2053 net sıfır emisyon hedefimize uyumlu şekilde ulaştırma sektörünün dönüşümüne katkı sağlıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, 2030 yılında elektrikli araç sayısının 1 milyon 3 yüz bin, şarj noktası sayısının 142 bin adet; 2035 yılında ise elektrikli araç sayısının 3 milyon 3 yüz bin, şarj noktası sayısının ise 273 bin düzeyinde olmasını öngördüklerini kaydetti.
Kaynak: Enerji Günlüğü
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından her yıl düzenlenen IICEC Konferansı 24 Aralık’ta 'Ekonomik Büyüme ve Enerji: Geleceğin Ekonomisini Şekillendirmek' temasıyla gerçekleştirildi. T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in onur konuğu olarak katıldığı konferansa, Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ile Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı ve IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol ev sahipliği yaptı.
T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, küresel ekonomik büyüme ve Türkiye ekonomi politikalarına dair strateji ve öncelikleri paylaştığı konuşmasında, uzun vadede küresel büyümeyi sınırlayan yapısal faktörlere değindi. Şimşek, “Son 30 40 yılda 5’er yıllık büyüme tahminlerine baktığımızda şu anda büyüme tahminlerinin en düşük olduğu dönemdeyiz. Uzun vadeli küresel büyümenin önünde ciddi sorunlar var. Petrol ve doğalgaz fiyatlarını sınırlayacak en önemli faktör, Çin’le birlikte bu durumdur. Ticarette artan korumacılık da büyümenin önündeki en önemli faktörlerden biri. Mal ticaretinde karşılaştığımız sınırlama; hizmet, yatırım ve finansa da sirayet etmeye başladı. IMF’nin yaptığı bir çalışmaya göre bu şekilde giderse, Fransa ve Almanya’nın büyüklüğü kadar küresel bir kayıp söz konusu. Çünkü aslında ticaret büyümenin motorudur bu motorlardan bir tanesi eskisi gibi çalışmıyor. Dünya ekonomisinin önemli motorlarından bir tanesi olan Amerika’da seçim öncesindeki taahhütler hayata geçirilirse küresel ekonomiyi ve gelişmekte olan ülkeleri iyi bir senaryo beklemiyor” dedi.
"Önümüzdeki dönemde beşeri sermayeye daha çok yatırım yapacağız ve inovasyon ekosistemini güçlendireceğiz"
Türkiye’nin bu senaryodan en az etkilenecek ülkeler arasında yer aldığını vurgulayan Mehmet Şimşek, “Dünyada olup bitenler bizi etkileyecek ama nispeten az etkileneceğiz. Dünyada bölgesel entegrasyon önem kazanacak. Lojistik üsleri önem kazanacak. Türkiye bu konuda avantajlı çünkü dünyanın merkezindeyiz. Uzun vadeli stratejimizin de önemli bir bileşeni bölgesel entegrasyonda yatıyor. Türkiye önemli avantajlara sahip. Türkiye’de harekete geçirilebilecek büyük potansiyelimiz var ve bu konuda da önümüzdeki dönemde önemli adımlar atıp, reformlar yapıp özellikle kadınların işgücüne katılım oranını artıracağız. Türkiye gelişmekte olan ülkeler ortalamasına göre yapay zekâ hazırlık endeksinde iyi konumda. Önümüzdeki dönemde beşeri sermayeye daha çok yatırım yapacağız. İnovasyon ekosistemini güçlendireceğiz ve özellikle dijital altyapıya yatırıma odaklanacağız. Türkiye küresel entegrasyon üzerinden, yapısal dönüşüm üzerinden ve enflasyon üzerinden daha verimli daha rekabetçi bir ekonomiye kavuşacak” diye konuştu. Türkiye’nin yenilenebilir enerjide G-20 arasında önlerde yer aldığına, enerji yoğunluğu azaltımında gelişmelerine de vurgu yapan Mehmet Şimşek, önümüzdeki dönemde iklim değişikliği ile ilgili konuların önemine de değindi.
"Enerji, ekonomik ve sosyal gelişimin sağlanmasında kilit rol üstleniyor"
Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı konferansın açılışında yaptığı konuşmada, “2024 yılında jeopolitik gelişmeler, enerji arz güvenliğini güçlendirme arayışları, iklim krizinin çarpıcı etkileri, temiz enerji teknolojilerine ilişkin dinamikler, dünya gündeminde öne çıkan başlıklar arasında oldu. Türkiye, enerji stratejileri, yatırımları ve gelişen piyasalarıyla, Avrupa’nın en büyük ve dünyanın en dinamik enerji sektörlerinden biri konumuna ulaştı” dedi.
"Önümüzdeki yıl petrolde piyasaları rahat bir dönem geçirecek"
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı ve IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol konuşmasında; petrol ve doğalgaz fiyatlarının nasıl değişeceği, dünya enerji sektörünün geçirdiği derin transformasyon ve enerjide ticaret savaşları olmak üzere üç konu üzerinde durdu. Birol şöyle konuştu: “Ortadoğu'da aylardır devam eden büyük siyasi gerginliklere rağmen petrol fiyatları halen 70 dolar civarında seyrediyor. Petrol talebindeki büyüme geçmişe kıyasla daha zayıf. Yaklaşık 15 ay önce, Uluslararası Enerji Ajansı olarak 2024 yılı için dünya petrol talebi artışını 1 milyon varil olarak öngördük ki bu, geçmişe göre oldukça düşük bir rakam. Enerji piyasalarını anlamak istiyorsak özellikle Çin’e bakmamız gerekiyor. Son 10 yılda dünya petrol talebindeki artışın yüzde 60’tan fazlası Çin’den kaynaklanıyordu. Ancak Çin ekonomisinin büyüme hızı geriledi, bu da petrol talebini etkiledi. Petrol talebindeki düşüşün ikinci nedeni olarak elektrikli otomobillerin yükselişini gösterebiliriz. Günümüzde dünya genelinde satılan her dört otomobilden biri elektrikli. Bu oranın giderek artması, petrol talebindeki büyümeyi önemli ölçüde yavaşlatıyor. Düşüşteki bir diğer etken ise “Amerikan Quartet” olarak adlandırdığım ABD, Kanada, Brezilya ve Guyana petrol üretim artışı. Bu dört ülkede gerçekleşen üretim artışı, dünya genelindeki toplam petrol üretim artışını bile geride bırakmış durumda. Önümüzdeki yıl petrol piyasalarının fiyat açısından daha rahat bir dönem geçireceğini öngörüyoruz. Doğalgaz tarafında ise 2025 sonu ile 2026-2027 yılları arasında ABD ve Katar’dan büyük miktarda yeni enerji sevkiyatı yapılması bekleniyor. Önümüzdeki 2,5-3 yıl içinde gelecek bu yeni enerji miktarı, son 40 yılda sağlanan arzın yarısına eşit olacak. Bu durum, bugüne kadar satıcıların güçlü olduğu doğalgaz piyasasının, alıcıların daha avantajlı olduğu bir yapıya dönüşmesini sağlayacak ve fiyatlar üzerinde aşağı yönlü bir baskı oluşturacak. Bu da enerji açısından dışa bağımlı olan Türkiye gibi ülkeler için oldukça olumlu bir gelişme.”
"Enerji dönüşümü sürdürülebilir bir ekonomi modeli kurma şansı sunuyor"
Konferans kapsamında, Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Kıvanç Zaimler’in moderatörlüğünde; T.C. Dışişleri Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Elçi Zeynep Savaş, JP Morgan Chase Bank Genel Müdürü Mustafa Bağrıaçık, ING Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Denetim Komitesi Başkanı Semra Kuran ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Ülke Başkan Vekili Şule Kılıç’ın katılımıyla bir panel gerçekleştirildi. Panelde, dünya ekonomilerinin dönüşümünde enerji politikalarının oynadığı kritik rol konuşuldu. Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Kıvanç Zaimler, panelin açılışında yaptığı konuşmada; “Enerji dönüşümü, yalnızca daha temiz bir gelecek değil, aynı zamanda daha güçlü ve sürdürülebilir bir ekonomi modeli kurma şansı sunuyor. Yenilenebilir enerjilere yapılan yatırımlar, dışa bağımlılığı azaltarak ekonomik büyümeye katkı sağlarken, Türkiye'nin jeopolitik konumunu enerji koridorlarında stratejik bir merkez haline getiriyor. 2053 net sıfır hedefi doğrultusunda, kamu, özel sektör ve akademi iş birliğiyle bu dönüşümü hızlandırarak geleceğin ekonomisini bugünden şekillendirebiliriz.
"Hedeflere ulaşabilmek için uluslararası iş birliği zorunluluk"
T.C. Dışişleri Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Elçi Zeynep Savaş panelde; “Enerji politikalarımızın temel hedefi enerji güvenliğimizin sağlanması olduğu kadar, artık iklim değişikliği alanında verdiğimiz mücadeleyle de bağlantılı hale geldi. Enerji konusu jeopolitik mülahazaların yanı sıra temiz enerji dönüşümü, kritik madenlere erişimdeki rekabet, dijitalleşme, yapay zeka alanındaki gelişmeler ve çevre konularına ilişkin diplomasiyle de iç içe geçmiş durumda. Küresel düzeyde son yıllarda yaşanan gelişmeler enerji diplomasimiz bakımından önem taşıyor. Enerji politikalarımızı hayata geçirebilmek ve koyduğumuz hedeflere ulaşabilmek için uluslararası iş birliği bir zorunluluk. Son yıllarda enerji arzının sağlanması sadece refahımızla sınırlı bir konu olmaktan çıkarak, milli güvenliğimizi de ilgilendiren stratejik bir konu haline dönüştü” diye konuştu.
"Finans sektörü dönüşümde katalizör görevi üstlenebilir"
ING Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Denetim Komitesi Başkanı Semra Kuran, enerji dönüşümünün doğru politikalar, yatırımlar ve kapsayıcı bir bakış açısıyla Türkiye için stratejik bir fırsata dönüşebileceğine dikkat çekti. Kuran şunları söyledi: “Bu süreçte kapsayıcılığı, sürdürülebilirliği ve inovasyonu merkezine alan bir yaklaşım büyük önem taşıyor. Enerji dönüşümü uzun bir yolculuk; bu noktada bütün paydaşların ve sektörlerin ortak hedefe doğru ilerlemesi kritik. Finans sektörü ise bu dönüşümde katalizör görevi üstlenebilir. Yenilikçi finansman modelleri, kapsayıcı politikalar ve etkili risk yönetimiyle sermayeyi, uzun vadede sürdürülebilir değer yaratan projelere yönlendirebilir. 30 yılı aşkın süredir sürdürülebilirlik alanında güçlü temeller inşa eden ING Grubu olarak biz de global uzmanlığımız ve deneyimimizle ülkemizin yeşil dönüşümüne önemli katkılar sağlamaya devam ediyor, sürdürülebilir finansman alanında Türkiye’de aksiyon liderlerinden biri olarak konumlanıyoruz.”
"Sürdürülebilir finansman mekanizmaları oluşturulmalı"
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Ülke Başkan Vekili Şule Kılıç, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın Türkiye’nin yeşil enerji hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol üstlendiğini söyledi. Kılıç, "Özel sektörle iş birliği içinde, yeşil dönüşüme ivme kazandıracak projelere finansman sağlıyor ve teknik destek veriyoruz. Bu dönüşümde karşımıza çıkan en büyük zorluk, enerji geçişinin finansman ihtiyacının büyüklüğü. Bu nedenle, uluslararası finans kuruluşları, kamu ve özel sektörün ortak çabalarıyla sürdürülebilir finansman mekanizmalarının oluşturulması gerekiyor. Önümüzdeki dönemde bütün paydaşların iş birliği ile yeşil yatırımları teşvik edecek politikaların güçlendirilmesi ve finansman araçlarının geliştirilmesiyle ülkemizin potansiyelini en üst düzeye çıkaracağımıza inanıyoruz" dedi.
Kaynak: Habertürk
Beefull Büyümeden Sorumlu Başkan Yardımcısı Alper Arın, elektrikli araçların sayısı her geçen gün artarken bu teknolojiye uyum sağlanması için altyapının da geliştirilmesi gerektiğini belirterek, 'Geçtiğimiz günlerde bir sitenin otoparkında şarj halindeki aracın alev almasıyla çıkan yangın, elektrikli araç şarj istasyonlarında doğru donanımın hayati önem taşıdığını bir kez daha gösterdi.' değerlendirmesinde bulundu.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, apartman otoparklarında elektrikli araçların şarj edilmesi sırasında yetersiz donanım ve bilinçsizlik nedeniyle yangın riskleri, can ve mal kayıpları yaşanabileceğine dair endişelerin gündeme gelmesiyle bu konuda bilinçlendirme ve altyapı güçlendirme çalışmalarının hızlanması büyük önem taşıyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Arın, elektrikli araç alan kişilere bireysel olarak kullanabilecekleri 'wallbox' adı verilen küçük AC şarj istasyonlarının kurulumu sırasında tesisatların mutlaka ruhsatlandırılması ve gerekli izinlerin alınarak projelendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Özellikle cihazın gücünün ne kadar olduğunu, bu gücün tesisatta olup olmadığının kontrol edilmesi gerektiğini vurgulayan Arın, 'Mevcutta yeterli güç olsa bile projelendirme yapılması ve ilgili fen adamlarının bunu kontrol etmesi gerekiyor. Bu kontrollerden sonra ilgili dağıtım şirketinin projeye onay vermesi, olur görüşünün alınması ve sonrasında da projenin uygulamaya geçmesi süreci başlıyor.' ifadelerini kullandı.
Kullanılacak kablo kesitleri, güvenlik ve şaft malzemeleri, sigortalar, kaçak akım engelleyicileri gibi tesisatın olmazsa olmazlarının doğru kullanılmadığı durumlarda tesisatta aşırı yüklenmeden kaynaklı yangın çıkma ihtimalinin olduğu bilgisini paylaşan Arın, 'Buradaki tesisatta doğru malzeme kullanılmazsa araca giden elektrik akımıyla beraber aracın piline zarar verme, araca da zarar verme ihtimali yüksek. İhtiyaç ve altyapıya göre en uygun cihazı seçmek, elektrikli araç şarj istasyonu kurulumunda ilk ve en önemli adımı oluşturuyor. AC olarak ifade edilen şarj noktaları 7.4, 11 ve 22 kilovatsaat güç alternatifleriyle birçok yapıya kolayca entegre edilebiliyor. Şebekeden gelen gücün çevrim yapılmadan araca yönlendirilmesini sağlayan bu istasyon tipi, yatırım maliyeti açısından da daha uygun.' değerlendirmesinde bulundu.
- Altyapı kontrolü büyük önem taşıyor
Arın, söz konusu altyapı güç kapasitesinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, 'Eğer güç kapasitesi yeterli değil ise, en zararsız haliyle şarj hizmeti verilemez. Mevcut altyapı zarar görebilir ya da elektrikli araç bozulabilir. En kötüsü de ne yazık ki can kayıpları meydana gelebilir. Topraklama bir diğer önemli konu. Araçların şarj işlemi için gerekli olan referans topraklama değerlerinin sağlanamaması durumunda şarj hizmeti alınamaz. Yangın çıkma ve altyapının zarar görmesi gibi olumsuz sonuçlar gündeme gelebilir.' bilgisini paylaştı.
Şarj edilecek elektrikli otomobilin ihtiyacına uygun ve yayınlanmış standartları destekleyen doğru şarj cihazının seçilmesi gerektiğini kaydeden Arın, 'Şarj cihazının enerji alacağı tesisatın ve altyapı unsurlarının mevcutta kullanılan güçle birlikte şarj cihazının sistemden çekeceği ek gücü karşılama noktasındaki yeterliliklerinin yetkin ve konunun uzmanı olan kişi veya kuruluşlarca doğru hesaplanıp analiz edilmesiyle mevzuatlara uygun talep, tesis ve enerjilendirme süreçlerinin yönetilmesi gerekir.' ifadesini kullandı.
Arın, tesisatın sözleşme gücü, kurulu gücü ve şebekeden çekilen maksimum gücün tespit edilmesinin yürürlükteki yasal mevzuatlar açısından güç ihlaliyle kalite kriterlerinin sağlanamaması sebebiyle yaptırımlara maruz kalmamak ve mevcut tesisin kullanılabilir güç kapasitesini tespit etmek açısından önemli olduğunu vurguladı.
Elektrik kuvvetli akım tesisleri yönetmeliği ve ilgili mevzuatları doğrultusunda revize altyapı tesisinin projelendirilmesiyle görevli elektrik dağıtım şirketinin onayına sunulması ve talep edilen güç artışının karşılanmasına yönelik şartların belirlenmesi gerektiğini belirten Arın, 'Dağıtım şirketinin onayladığı elektrik projesi ve talebin karşılanmasına yönelik belirlediği bağlantı görüşü doğrultusunda mevcut altyapı yatırımlarının yetkililer tarafından tesis edilmesi ve kurumun muayene süreci ile vize edilmesi gerekir.' değerlendirmesini yaptı.
Arın, elektrik altyapı tesislerinin ve şarj cihazının periyodik kontrol ve bakımlarının süreç içinde yapılmasının şarj sisteminin ve bu sistem üzerinden hizmet alan elektrikli aracın can ve mal güvenliği açısından sağlıklı çalışmasını sağlayacağını aktararak, şunları kaydetti:
'İzlenilmesi gereken süreçlerin göz ardı edilmesi durumunda can ve mal güvenirliği açısından risk barındıran, toplu konutların mevcut altyapılarını da karmaşık ve yönetilemez hale sokan, elektrik tesisatında yetkinliği olmayan kişilerin yaptığı tesis ve revizyonu imalatlarıyla karşı karşıya kalınabiliyor. Artan elektrikli araç kullanımı ve dolayısıyla şarj istasyonu ihtiyacı sebebiyle, özellikle toplu konut vasfındaki yapılarda daha derli toplu ve ortak altyapı üzerinden beslenen, birçok elektrikli araç kullanıcısının aynı anda istifade edebileceği paylaşımlı şarj istasyonu sistemlerinin kurulması, potansiyel can ve mal risklerini ortadan kaldıracağı gibi ulusal ekonomimiz açısından da önemli katma değerler oluşturacaktır.'
Kaynak: Enerji Terminali
Türkiye, yeşil hidrojen üretiminde kritik öneme sahip olan elektrolizör teknolojisini yerli imkanlarla üretti. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) tarafından geliştirilen ve yüzde 99,9 saflıkta hidrojen üretebilen proton değişim membran (PEM) tipi elektrolizör, Türkiye’nin hidrojen teknolojilerindeki ilk yüksek kapasiteli yerli ürünü oldu.
Balıkesir’in Bandırma ilçesi merkezli olarak yürütülen Güney Marmara Hidrojen Vadisi projesi kapsamında geliştirilen bu teknolojinin, Türkiye’nin yeşil enerji hedeflerine büyük katkı sağlaması bekleniyor. Güney Marmara Kalkınma Ajansı, Eti Maden İşletmeleri ve Enerjisa’nın eş finansman desteğiyle hayata geçirilen proje, ilk yerli yeşil hidrojen üretim tesisinin saha uygulamasını içerecek.
Üretilen PEM elektrolizör, saatte minimum 5 standart metreküp yeşil hidrojen üretme kapasitesine sahip. Üretilen hidrojen, Enerjisa’nın Bandırma’daki doğalgaz santralinde türbin jeneratörlerinin soğutulmasında kullanılacak. Ayrıca, bu teknoloji sanayi ve medikal uygulamalarda da kullanılabilecek şekilde tasarlandı.
Hidrojen Vadisi Proje Koordinatörü Mehmet Volkan Duman, TÜBİTAK’ın yerli üretimle geliştirdiği PEM elektrolizörlerin, ticari üretim ve ihracat potansiyeline sahip olduğunu vurguladı. Ayrıca, proje kapsamında Eti Maden’in üreteceği sodyum borhidrür bazlı yeni bir güç sistemi geliştirileceği de kaydedildi.
Gebze’deki TÜBİTAK yerleşkesinde montajı yapılan elektrolizör, tamamlandığında Bandırma’ya taşınarak sahada kullanılacak.
Kaynak: Temiz Enerji
Kış aylarının gelmesiyle birlikte ülkemizde soğuk havalar ve kar yağışları etkisini göstermeye başladı. Kış turizminin gözdesi Uludağ’da, enerji yatırımları öne çıkarken saha ekiplerinin zorlu mesaisi de dikkat çekti .
Bursa, Balıkesir , Çanakkale ve Yalova’da 5 milyonun üzerinde nüfusa elektrik dağıtım hizmeti veren UEDAŞ, zorlu kış koşullarına karşı önlemlerini aldı. Saha ekipleri, teknolojik sistemleri ve donanımları ile kış aylarının zor şartlarında, Güney Marmara’da kesintisiz enerji dağıtımı için çalışmalarına 7/24 devam ediyor.
7/24 kar nöbeti
Kışı en yoğun şekilde hissettiğimiz bu günlerde Bursa başta olmak üzere bazı illerde kar yağışı gerçekleşiyor. UEDAŞ, abonelerinin yoğun kar yağışından olumsuz etkilenmemesi için tam donanımlı saha ekipleriyle çalışmalara başladı. Saha ekipleri, sepetli araçların yanı sıra arazi araçları ve kızaklı araçla 7/24 kar nöbetini sürdürüyor.
Uludağ ve bölgesinde 42 trafo , 64.4 km uzunluğundaki hattı ve 97 aydınlatma direği ile enerji sürekliliğini sağlayan UEDAŞ , aynı zamanda SCADA sistemi ile de tüm şebekenin ölçüm, izleme, kumanda faaliyetlerinin 24 saat kontrolünü sağlamaya devam ediyor. 2024 yılında Uludağ’da yoğun yatırım gerçekleştiren UEDAŞ, oteller bölgesindeki tüm havai hatları yeraltına aldı.
Uludağ bölgesindeki enerji çalışmalarının detaylarını açıklayan UEDAŞ Sistem İşletme Direktörü Volkan Çelik, ‘Uludağ Elektrik Dağıtım Şirketi, 4 ilde hizmet vermekte. Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova olmak üzere toplamda 55 bin kilometre hat üzerinden 3.6 milyon kullanıcıya kesintisiz ve kaliteli enerji hizmeti vermekteyiz. Tabi bu hizmeti vermek zorlu koşulları da beraberinde getiriyor. Özellikle kış aylarında ekiplerimizin zorlukları daha da artmaktadır. Bu noktada gerekli tüm teçhizat ve donanımla en zorlu bölgelere bile ulaşabilmekteyiz. SCADA, termal kamera ve drone gibi teknolojileri de kullanarak şebekemizi destekliyoruz. Şu anda kış turizminin gözde merkezlerinden Uludağ’dayız. Bursa Uludağ Oteller Bölgesi’nin kesintisiz enerjiye erişimini sağlamak ve enerji arz güvenliğini artırmak amacıyla 2024 yılı yatırım programımız kapsamında önemli projeler gerçekleştirdik. 30 kilometrelik yüksek gerilim şebekesini bölgede tesis edildi. Toplamda 60 milyon lira yatırım ile gerçekleştirilen bu projeler, yoğun kış sezonunda bölgenin elektriksiz kalma riskini minimuma indirirken, esnek manevra imkanı ile enerji yönetiminde sürdürülebilir çözümler sağlayacaktır’ dedi.
Dicle Elektrik, 2024 yılında Şanlıurfa'nın enerji alt yapısını güçlendirmek için 3,5 milyar liralık yatırımla şehrin enerji altyapısını yüzde 25 oranında güçlendirdi.
Dicle Elektrik'ten yapılan açıklamaya göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan 6 ilde sürdürülebilir odaklı elektrik dağıtımı hedefiyle çalışmalarını sürdüren şirket, 2024 yılında Şanlıurfa'da büyük ölçekli alt yapı projelerini hayata geçirdi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının gözetiminde ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun standartlarına uygun şekilde yürütülen çalışmalarla, Şanlıurfa'nın elektrik şebekesi yüzde 25 oranında güçlendirildi.
Şirket, bölgenin artan enerji talebine yanıt verebilmek için şehre bir yılda 3,5 milyar lira tutarında yatırım gerçekleştirdi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Dicle Elektrik Şanlıurfa İl Müdürü Naci Obut, 2024 yılında Şanlıurfa'da gerçekleştirilen yatırımlarla şehrin enerji altyapısında büyük bir dönüşüm sağladığını belirtti.
Obut, Şanlıurfa'nın, dağıtım bölgesinde en fazla elektrik tüketiminin gerçekleştiği şehirlerden biri olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bu yıl toplam 10 milyar TL'yi aşkın yatırım yaptığımız dağıtım bölgemizde, bunun yaklaşık 3,5 milyar lirasını Şanlıurfa'ya ayırarak yatırımlarımızı zirveye taşıdık. Sene başından bu yana Şanlıurfa'da 248 kilometrelik kazı çalışması yaptık. Açılan kanallara 590 kilometre alçak gerilim ve 689 kilometre orta gerilim kablosu döşendi. 106 yeni trafo kabini kurularak mevcut 264 trafoda yenileme çalışmaları tamamlandı. Ayrıca, 1335 alçak gerilim sayaç otomasyon panosunun montajını gerçekleştirdik.'
Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamında enerji tasarrufunu artırmayı hedeflediklerini belirten Obut, bu yatırımların bir parçası olarak 6 bin 304 adet LED aydınlatma sistemi kurduklarını söyledi.
Obut, böylece hem enerji verimliliği sağladıklarına hem de enerji kaynaklarının daha tasarruflu kullanımına katkıda bulunduklarına işaret ederek, 'Söz konusu yatırımlarla Şanlıurfa’nın elektrik şebekesindeki mevcut kurulu gücü 156.320 kVA artırarak alt yapıyı yüzde 25 oranında güçlendirdik. Tamamlanan bu projelerle Şanlıurfalı hemşerilerimize daha kesintisiz, güvenilir ve kaliteli bir elektrik hizmeti sunmayı hedefliyoruz. Şehrin enerji altyapısını güçlendirmek ve bölge halkının yaşam kalitesini yükseltmek için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yatırımlarımızı sürdüreceğiz.' değerlendirmesinde bulundu.
Naci Obut, yatırımlarla bağlantılı olarak yapılan planlı kesintilerin yasal düzenlemelere uygun şekilde 48 saat öncesinden duyurulduğunu aktararak 'Web sitemiz, mobil uygulamamız ve SMS bildirimleri aracılığıyla abonelerimizi bilgilendiriyoruz. Bu zorunlu kesintiler, daha modern ve kesintisiz bir enerji altyapısı oluşturmanın bir gereği olarak meydana geliyor.' ifadelerini kullandı.
Kaynak: Habertürk
BNEF’in “Yeni Enerji Görünümü 2024: Şebekeler” raporuna göre, Net Sıfır Senaryosu (NZS) kapsamında temiz enerji, elektrikli araçlar ve düşük karbonlu teknolojilerin hızla büyümesine hazırlık için 2030’a kadar yıllık 811 milyar dolarlık yatırım yapılması gerekiyor. Bu, geçtiğimiz yıl yapılan yatırımların neredeyse üç katına denk geliyor.
Daha yavaş bir geçişi öngören Ekonomik Geçiş Senaryosu’nda (ETS) bile şebeke harcamalarının 2030’a kadar yıllık 483 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Bu rakam, 2020’lerin ilk yarısında yapılan yıllık ortalama yatırımlardan yüzde 58 daha yüksek. Şebeke yatırımları çoğunlukla kablolar, trafo merkezleri ve direkler gibi geleneksel altyapıya odaklanıyor, ancak dijital teknolojilerle şebekenin güvenliği ve dengesi artırılacak.
Rapora göre, rüzgâr türbinleri ve güneş enerjisi santralleri gibi uzak lokasyonlardaki yenilenebilir enerji projeleri için yüzlerce kilometrelik yeni iletim hatları döşenmesi gerekecek. NZS kapsamında küresel iletim şebekesinin 2050’ye kadar iki katına çıkacağı ve elektriğin yüzde 75’inin rüzgâr ve güneşten sağlanacağı öngörülüyor.
Bölgesel olarak en hızlı yatırım artışı Asya Pasifik’te bekleniyor. NZS’de, bu bölge 2050’ye kadar küresel şebeke harcamalarının yüzde 42’sini üstlenecek. Avrupa ve Amerika ise sırasıyla ikinci ve üçüncü sırada yer alıyor. Avrupa’nın dijitalleştirme yatırımları toplamda 458 milyar dolara, ABD’nin ise 453 milyar dolara ulaşacak.
Raporda, dünya genelinde şebeke geliştirme planlarının büyük bir kısmının NZS ile uyumlu olmadığı belirtiliyor. Ancak, Büyük Britanya ve Kaliforniya, temiz enerji hedeflerine ulaşmada ileriye dönük planlarıyla dikkat çekiyor.
Büyük Britanya, 2035’e kadar 10 bin kilometreden fazla denizaltı kablosu döşeyerek açık deniz rüzgâr enerjisini güç şebekesine entegre etmek için yılda 11,8 milyar dolar yatırım yapmayı planlıyor.
Kaliforniya ise orman yangınlarına dayanıklılığı artırmak ve yenilenebilir enerji entegrasyonunu hızlandırmak amacıyla 2025-26 yılları arasında yıllık 16,5 milyar dolarlık yatırım hedefliyor.
BNEF raporu, elektrik şebekelerinin modernizasyonu için acil yatırım ihtiyacını vurgularken, yenilenebilir enerji projelerinin büyümesiyle birlikte küresel enerji altyapısında kapsamlı bir dönüşüm gerektiğini ortaya koyuyor.
Kaynak: Temiz Enerji
Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi Eurostat'ın 2023 yılı verilerine göre, AB'de yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji tüketimindeki payı yüzde 24,5'e yükseldi. Bu oran, 2022'de yüzde 23,0 olarak kaydedilmişti.
Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi Eurostat’ın 2023 yılı verilerine göre, AB’de yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji tüketimindeki payı yüzde 24,5’e yükseldi. Bu oran, 2022’de yüzde 23 olarak kaydedilmişti.
Elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 45,3’e ulaşarak, bir önceki yılın yüzde 41,2’lik oranını geride bıraktı. Bu artışta özellikle rüzgâr ve hidroelektrik enerjisi önemli rol oynadı; rüzgâr enerjisi yüzde 38,5, hidroelektrik ise yüzde 28,2’lik paya sahip oldu. Ayrıca, güneş enerjisi yüzde 20,5 ile en hızlı büyüyen yenilenebilir enerji kaynağı olarak dikkat çekti.
Isıtma ve soğutma sektöründe yenilenebilir enerjinin kullanımı da artış gösterdi. 2023 yılında bu sektörde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 26,2 olarak kaydedildi; 2004 yılında ise bu oran yüzde 11,7 idi.
Ulaşım sektöründe ise yenilenebilir enerji kullanımı yüzde 10,8’e yükseldi. AB, 2030 yılı için ulaşımda yenilenebilir enerji kullanım hedefini yüzde 29 olarak belirlemiş durumda.
Üye ülkeler arasında yenilenebilir enerji kullanım oranları farklılık gösteriyor. İsveç, toplam enerji tüketiminde yüzde 66,4’lük yenilenebilir enerji payı ile ilk sırada yer alırken, Finlandiya yüzde 50,8 ve Danimarka yüzde 44,9 ile onu takip ediyor. En düşük oranlar ise Lüksemburg (yüzde 11,6), Belçika (yüzde 14,7) ve Malta’da (yüzde 15,1) gözlemlendi.
AB, 2050 yılına kadar dünyanın ilk iklim nötr kıtası olma hedefi doğrultusunda, 2030 yılı için yenilenebilir enerji hedefini yüzde 42,5 olarak revize etti.
Kaynak: Temiz Enerji
Rystad Energy'nin öngörülerine dayanan analize göre, enerji sektörü, 2025 yılında jeopolitik belirsizlik, ekonomik dalgalanmalar ve teknolojik yeniliklerle yoğun bir yıl geçirecek.
Rystad Energy’nin analizine göre, jeopolitik belirsizlikler, yenilenebilir enerji yatırımları, enerji depolama sistemlerinin yaygınlaşması ve teknolojik yenilikler sektörü şekillendirecek. ABD ve Çin gibi büyük oyuncuların politikaları, petrol ve gaz piyasasındaki yatırımlar ve enerji depolama çözümleri başlıca gündem maddeleri arasında. Ayrıca, yapay zeka ve elektrikli araçların elektrik talebini artırması, OPEC+ politikalarının petrol fiyatlarını dengeleme çabaları ve tedarik zinciri sorunları sektördeki dönüşümü hızlandıracak. Yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payı büyürken, sektörde karbonsuzlaşma ve verimlilik odaklı yenilikler ön planda olacak.
Analiz, enerji piyasalarının geleceğine yön verecek 12 temel trendi şöyle öne çıkarıyor:
1. Jeopolitik Belirsizlikler Sürüyor
ABD’deki yönetim değişikliği ve Trump’ın enerji politikalarının etkileri öne çıkıyor. Orta Doğu ve Ukrayna’daki krizlerin devam etmesi, enerji arzını etkilemeye devam edecek. Ayrıca, ABD-Çin ticaret savaşı ve Güney’de artan istikrarsızlıklar ön planda olacak.
2. Petrol ve Gaz Sektöründe Dengeler Değişiyor
Küresel yukarı akış yatırımları yüzde 2 oranında azalacak. Derin deniz yatırımları Surinam, Meksika ve Türkiye gibi bölgelerde artış gösterecek. Ancak, kaya gazı ve petrol yatırımlarında yüzde 8’lik bir düşüş bekleniyor.
3. Rafineri Marjları Sıkışmaya Devam Edecek
Rafineri marjlarının 2025 boyunca daralmaya devam etmesi bekleniyor. Çin’de elektrikli araçların artışı ve yakıt verimliliği kazanımları talep büyümelerini sınırlıyor.
4. ABD Kaya Petrolü Yatırımlarında Yavaşlama
Trump yönetiminin destekleyici söylemlerine rağmen, ABD kaya petrolü üreticileri yatırımlarını artırma konusunda ihtiyatlı davranacak. Şu anki odak hissedar getirileri ve organik olmayan büyümeye yönelik.
5. ABD LNG Piyasalarında Yeni Fırsatlar
ABD, LNG ihracatını artıracak adımlar atıyor. Ancak, bu artışın orta vadede küresel LNG arzı fazlası yaratma riski bulunuyor. Avrupa’nın LNG talebi artarken, Trump’ın Rusya ile ilişkilerde dengeyi nasıl kuracağı merak konusu.
6. Tedarik Zinciri Sorunları
Petrol, gaz ve yenilenebilir enerji projelerinde tedarik zinciri darboğazları sermaye projelerini geciktiriyor. Aynı zamanda, piller ve güneş PV ekipmanlarında aşırı kapasite fiyat baskısı yaratıyor.
7. Yapay Zeka ve Elektrikli Araçlar Elektrik Talebini Artırıyor
Veri merkezlerinin ve elektrikli araçların hızlı yükseldiği 2025’te elektrik talebi yüzde 4 oranında artacak. Teknoloji şirketleri yenilenebilir enerji kullanımına ağırlık verirken, baz yük ihtiyacı için nükleer enerjiyi de değerlendiriyor.
8. Enerji Depolama Sistemleri Yılı
2025, enerji depolama sistemlerinin yaygınlaştığı bir yıl olacak. Yenilenebilir enerji kaynaklarındaki dalgalanmalar, enerji depolama ihtiyacını artırıyor.
9. Karbonsuzlaşma ve Yenilikler
2025’te toplam elektrik büyülemesinin yüzde 90’ı yenilenebilir enerji kaynaklarından gelecek. Aynı zamanda, yapay zeka destekli enerji verimliliği uygulamaları da sektörü dönüştürecek.
10. OPEC+ ve Petrol Fiyatları
2025 yılında OPEC+ petrol fiyatlarını korumak için üretim kesintilerine devam edebilir. Ancak, talep büyümelerindeki yavaşlama arz fazlası yaratma riski taşıyor.
11. Çin’de Talep Dengelenmesi
Çin’in benzin ve dizel talebinde durağan bir döneme girildi. Bu durum, küresel petrol talebindeki artışı sınırlayan bir faktör olacak.
12. Verimlilik ve Teknoloji Odaklı Yaklaşımlar
Sektör, 2025’te verimlilik artışına ve enerji maliyetlerini azaltacak yeniliklere yönelik yatırımlar yapacak. Teknolojik dönüşümün etkisi, enerji piyasalarını yeniden tanımlayacak.
Kaynak: Temiz Enerji
EDF, Fransa'nın Flamanville 3 nükleer reaktörünü 21 Aralık Cumartesi sabahı şebekeye bağlayarak ülkenin nükleer enerji ağına 25 yıl sonra ilk kez bir ekleme yaptığını açıkladı.
Şebeke bağlantısından önce Eylül ayında çalışmaya başlayan reaktör, başlangıçta planlanandan 12 yıl sonra ve orijinal bütçenin dört katı olan yaklaşık 13 milyar euroluk bir maliyetle devreye giriyor.
EDF açıklamasında reaktörün elektrik üretmeye başladığını duyurdu.
Flamanville 3 Avrupa Basınçlı Reaktörü 1,6 gigavat (GW) ile Fransa'nın en büyüğü niteliğinde. Reaktör küresel düzeyde ise benzer bir tasarıma dayanan Çin'in 1,75 gigavatlık Taishan reaktörü ve Finlandiya'nın Olkiluoto reaktörü ile birlikte dünyanın en büyüklerinden biri.
Bu reaktör 1999'da Civaux 2'den bu yana şebekeye bağlanan ilk reaktör olmakla birlikte, Fransa'nın bu yıl rekor miktarda elektrik ihraç ettiği, tüketimin durgun olduğu bir dönemde hizmete girdi.
EDF, ülkenin enerji dönüşüm planlarının bir parçası olarak Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 2022'de verdiği sözü yerine getirmek için altı yeni reaktör daha inşa etmeyi planlıyor, ancak yeni projelerin finansmanı ve zaman çizelgesi ile ilgili sorular devam ediyor.
Kaynak: Bloomberght
Uluslararası Enerji Ajansı, elektrik üretimi, ısıtma ve soğutma için kullanılmamış büyük bir potansiyele sahip, gelecek vaat eden ve çok yönlü bir yenilenebilir enerji kaynağı olan jeotermale odaklanan “Jeotermal Enerjinin Geleceği” raporunu yayımladı.
Raporun tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.
Dünya Sürdürülebilir Enerji Günleri 2025, Wels/Avusturya
5 - 7 Mart 2025
Enerji Teknolojileri Zirvesi 2025, Bilbao/İspanya
9 - 10 Nisan 2025
ICCI 2025 – 29. Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı, İstanbul/Türkiye
24 - 26 Nisan 2025
ENTECH Enerji Fuarı ve Kongresi Ankara/Türkiye
30 Nisan - 3 Mayıs 2025
Eurelectric 2025 Güç Zirvesi
3 - 4 Haziran 2025, Bürüksel/Belçika