SEKTÖRDEN HABERLER
“Madenciliğe Yönelik Oluşturulmaya Çalışılan Olumsuz Algının Farkındayız”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, "Son zamanlarda madenciliğe, özellikle de altın ve gümüş madenciliğine yönelik oluşturulmaya çalışılan olumsuz algının farkındayız. Öyle ki kimi yerde iş makinalarının yakılması, tehdit ve şantajlarla çalışanların yıldırılmaya çalışılması gibi şeylere de şahit oluyoruz. Bu eylemleri düzenleyen, finanse eden ya da başka yerlerden buralara adam taşıyanların çevre mevzuatından bihaber olduklarının farkındayız" dedi.

Dönmez, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in de katıldığı, İvrindi ilçesinde Nurettin Çarmıklı Madencilik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ve TÜMAD Madencilik altın ve gümüş madeni işletmesinin açılış töreninde yaptığı konuşmada, yaklaşık üç yıl önce temelini attıkları meslek lisesinin bugün açılışını gerçekleştirdiklerini söyledi.

Milli Eğitim Bakanlığı ile önceki yıllarda oldukça verimli projeleri hayata geçirdikleri hatırlatan Dönmez, Ankara'da Türkiye'nin ilk yenilenebilir enerji lisesini açtıklarını, meslek liselerinde maden teknolojisi bölümlerinin kurulması için iş birliğine imza attıklarını belirtti. O dönem meslek liselerinden sorumlu bakan yardımcısı olan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in destekleri ve yakın ilgisiyle bugün bu güzel okulu ülkeye kazandırmanın gururunu yaşadıklarını vurgulayan Dönmez, "Okulumuz her biri 34 öğrenci kapasiteli 16 derslikten oluşuyor. Lisemiz tam kapasite faaliyete geçtiğinde 544 öğrencimiz burada öğrenim görecek. Kütüphanesinden laboratuvarlarına, konferans salonundan resim odasına kadar okulumuz her türlü sosyal ve fiziksel ortama sahip. TÜMAD ile yapılan protokolle, okulumuza 1 milyon liralık laboratuvar kazandırdık. Böylece öğrencilerimiz maden teknolojilerini bire bir deneyimleyeceği bir ortama kavuşmuş olacak" diye konuştu.

Bakan Dönmez, enerji ve doğal kaynaklar alanında eğitim veren liseleri sektörün yoğun faaliyet gösterdiği illerde ve bölgelerde açtıklarını dile getirerek, "Biz istiyoruz ki bu okullarımızda teorik eğitim alan evlatlarımız sahada bunun uygulamasını bire bir tecrübe etsinler. Öğrencilerimiz eğitim süreleri boyunca madencilik sektörüyle içli dışlı olsunlar istiyoruz. Bu okullarımızın derslik, atölye, laboratuvar ihtiyaçlarının karşılanması, öğrencilerimize beceri eğitimi ve staj imkanlarının sağlanması, işbaşı eğitimlerinin verilmesi gibi uygulamalar okul-sektör iş birliğiyle hayata geçirilecek. Öğrencilerimizin sıralarda gördükleri, sınıfta öğrendikleri hiçbir şey kitap sayfalarında kalmayacak. Bizzat sahaya indiklerinde bunları uygulama imkanına sahip olacaklar" ifadelerini kullandı.

İşletme sahibinden, açılan meslek lisesinden mezun olacak öğrencilerin istihdamı için söz isteyen Dönmez, "Bu liseden mezun olan kardeşlerimizi buradaki maden sahalarımızda istihdam edelim. Mutabıkız" dedi.

Geçen yıl madencilik sektörü adına olumlu gelişmelerin yaşandığına dikkati çeken Dönmez, şöyle devam etti:

"2021 yılında Cumhuriyet tarihimizin rekorunu kırarak 5 milyar 930 milyon dolarlık maden ihracatı gerçekleştirdik. Bir önceki yıl bu rakam 4-4,5 milyar dolar civarındaydı. 2020 yılıyla kıyasladığımızda yıllık bazda yüzde 40'lık bir artış yakaladık. Zaten toplam ihracat rakamlarından da bunu görebiliyoruz. Yine Cumhuriyet tarihimizin bir rekorunu kırdık geçtiğimiz yıl 225 milyar dolar civarında bir ihracat gerçekleştirdik. 2021 yılında özellikle metalik cevherlerde, blok ve işlenmiş doğal taşlarda, endüstriyel minerallerde son 20 yılın üretim ve rekor ihracat rakamlarına ulaştık. Artık sadece geleneksel pazarlarımız yok portföyümüzde. Yeni ülkeleri de ihracat pazarlarımıza ekledik. Bundan sonra bizlere düşen görev bu çıtayı hiç düşürmeden daha da yükseklere çıkarmak. 2021 itibarıyla madenciliğin gayrisafi yurt içi hasılamız içindeki payı yüzde 1,2'ye ulaştı. Geçtiğimiz yıl madencilik sektörümüzle 59 milyar liralık bir katkı sağladık bütçeye. Bir önceki yıla göre yüzde 23'lük bir artış söz konusu. Bunlar bizim için yeterli rakamlar mı? Potansiyelimizi düşündüğümüzde elbette hayır. Ancak önceki yıllara kıyasla yukarı yönlü bir ivme sürüyor. Sürdürülebilirlik adına önemli bir gelişme."

Madencilikte yeni dönem hedeflerine değinen Dönmez, maden ürünlerini yurt içinde işleyerek, katma değerini artırarak yurt dışına ihraç edeceklerini, böylece ham maddede 1 birim olan değeri, ara üründe 8-10, uç üründe 25-30 birime kadar artıracaklarını vurguladı. Dönmez, bu anlayışla madencilikte uç ürün odaklı yeni dönemi başlattıklarına işaret ederek konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Üretimden nihai ürün aşamasına, teknolojisinden insan kaynağına kadar madenciliğin Türkiye'nin marka sektörlerinden birisi olması için büyük bir çaba gösteriyoruz. Ara ve uç ürün üretmeye yönelik altın, gümüş, demir-pelet, bakır ve alüminyum entegre izabe tesislerimiz faaliyetlerine devam ediyor. Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru Siirt'te, Türkiye'nin tek çinko metal külçe üretim tesisinin açılışını yaptık. Öte yandan pilot tesiste devam eden lityum karbonat üretimi için de iki yeni tam kapasite çalışacak fabrika kuracağız önümüzdeki dönemde. Diğer yandan bor karbür tesisimizde de sona doğru yaklaşıyoruz. İnşallah 2022 yılı içinde orayı da devreye alacağız. 2021 yılında düşen maden ruhsatlarıyla birlikte toplam 2 bin 620 sahanın ihalesini tamamladık. Bu ihalelerden yaklaşık 435 milyon TL gelir elde ettik. 2021'de yaptığımız ihalelerle son 5 yıldaki en yüksek sayıya da ulaşmış olduk."

Madencilik üretiminde iş sağlığı ve güvenliği konularında asla taviz vermeyeceklerinin altını çizen Dönmez, madencilik sektöründe istihdam edilen kişi sayısının yüzde 10 artarak 153 bin 710 kişiye ulaştığını belirtti. Bakan Dönmez, kendi kaynaklarını yok sayan ve kaynaklarını kullanmayan bir ülkenin kalkınmasının mümkün olmayacağını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Son zamanlarda madenciliğe, özellikle de altın ve gümüş madenciliğine yönelik oluşturulmaya çalışılan olumsuz algının farkındayız. Öyle ki kimi yerde iş makinalarının yakılması, tehdit ve şantajlarla çalışanların yıldırılmaya çalışılması gibi şeylere de şahit oluyoruz. Bu eylemleri düzenleyen, finanse eden ya da başka yerlerden buralara adam taşıyanların çevre mevzuatından bihaber olduklarının farkındayız. Her yıl maden ürünlerine ciddi ithalat bedelleri ödüyoruz. Bunu bir yerde azaltmamız gerekiyor. Hele ki üretim ve ihracat odaklı yeni ekonomik modelimizle birlikte dış ticaret açığımız düşmeye başladı. İnşallah yakında fazla vereceğimiz yıllar da gelecek. Böylesi bir ortamda madencilik sektörü kilit bir öneme sahip. Madencilik hem sanayinin ihtiyaç duyduğu ham maddeyi sağlıyor hem de uç ürünlerle önemli bir dış ticaret geliri sağlıyor. Biz ne madenlerimizden vazgeçeceğiz ne de çevremizden. TÜMAD'ın faaliyetleri bu anlamda örnek gösterebileceğimiz bir örnek. İvrindi altın ve gümüş madeninde bugüne kadar 7,5 ton altın ve 25 ton gümüş üretimi yapıldı. Maden üretimi bittiğinde bölgede toplam 32 ton altın ve 73 ton gümüş ekonomimize kazandırılmış olacak. Sahada bin 145 işçimiz istihdam ediliyor. Çalışanların yüzde 81'ini çevre köyler ve Balıkesir'den gelen kardeşlerimiz oluşturuyor."

Kaynak: AA

Doğal Gaz Desteği Bölge Farkına Göre Yıllık 450 TL ile 1.150 TL Arasında Olacak

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, ısınma amaçlı doğal gaz desteğinin 450 TL ile 1.150 TL arasındaki tutarlar halinde, Mart ve Ekim aylarında iki eşit taksit halinde ödeneceğini duyurdu. Isınma ihtiyacı için kömür yardımı uygulaması da devam edecek. Isınma amaçlı doğal gaz desteği, sıcaklık ortalamalarına göre bölgesel farklarla verilecek. Doğal gaz destekleri, PTT kartlara yatırılacak, hak sahipleri, destek ödemelerini PTT’de doğal gaz faturalarını ibraz ederek alacaklar.

Bakan Derya Yanık, doğal gaz desteğiyle ilgili şöyle konuştu: “Isıl haritaya göre değişen şekilde, hane başına ödeme yapacağız. Çünkü Erzurum’daki ısınma ihtiyacıyla Ege’deki ısınma ihtiyacı aynı değil. Arkadaşlarımız bir ısıl harita çalıştılar ve bu tamamen bilimsel bir çalışma. Buna göre, hane başına yıllık 450 TL ile 1.150 TL arasında bir destek sağlayacağız. Bu ödemeleri, iki eşit taksitle Mart ve Ekim aylarında yapacağız. Burada hedefimiz 4 milyon haneye ulaşmak. Bu, kömür desteği alanların iki katından fazla bir hane sayısı. Hizmetimiz, sadece kömür alanlara değil. Senelik 3 milyar TL’lik bir destek vermeyi öngörüyoruz.”

Kaynak: ENERJİ GÜNLÜĞÜ

Enerjide Darboğaza Karşı YEKDEM Talebi

Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜ- YAD) Başkanı Cem Özkök, YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması) kapsamında oluşturulan sistemle rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarının başarılı olduğunu, mevcut koşullar altında yatırımları özendirecek şekilde yapılandırılması gerektiğini söyledi. Bir grup gazeteciyle bir araya gelen Özkök, bu kapsamda ABD Doları ile 20 yıllık sözleşmelerin yapılması gerektiğini belirterek, mevcut koşullar altında yatırımlar için finans bulamadıklarını savundu.

“Sektörün bugünlere gelmesinde daha önce uygulanan ve başarısı kanıtlanmış YEKDEM modelinin büyük payı vardı. Ülkemiz büyümeye devam ediyor, aynı paralelde enerji ihtiyacı da artıyor. Bir enerji darboğazına girmemek adına biz sektör olarak tekrar bu başarılı modele geri dönülmesini talep ediyoruz” diyen Cem Özkök, YEKDEM’in mevcut haliyle yatırım yapılmamasına dikkat çekti.

Çevrimiçi yapılan basın toplantısında konuşan Cem Özkök, enerji fiyatlarındaki artışlar ve dalgalanmalar nedeniyle yenilenebilir enerjideki firmaların zorlandığını, yeni yatırımlar için de mevcut YEKDEM mekanizmasının yeterli görülmediğini söyledi. Sektör firmalarının sanıldığının aksine sermaye güçlerinin çok fazla olmadığını belirten Özkök, bu nedenle yeni yatırımlar için finansmana bağlı olduklarını, finans kuruluşlarının da yatırım projelerinin yarısının firmaların öz kaynaklarından karşılanması halinde krediye istekli göründüklerini kaydetti.

Piyasa takas fiyatları dikkate alındığında, son dönemde kömür ve doğalgaza dayalı elektrik fiyatlarının MWh başına 1.225 TL’ye kadar çıkarak YEKDEM fiyatlarının da üzerinden seyrettiğini vurgulayan Cem Özkök, yenilenebilir enerjinin ucuz enerji sağlayan kaynak haline geldiğini kaydetti. Özkök şöyle devam etti: “Ülkemizin artan enerji ihtiyacı için büyük önem arz eden atıl kapasiteler sektörün yakından ilgilendiği bir diğer önemli konu başlığı. Halen; inşası ve kabulü tamamlanmış ve sisteme bağlı olduğu halde bağlantı kapasitesinde yer almayan 1.700 MW’ı aşkın rüzgar ve güneş gücümüz mevcut. Bu yatırımlar tamamlanmış olmalarına rağmen kapasite artışı kendileri için söz konusu olamıyor, neden? Bu durum özellikle enerji ihtiyacının arttığı bugünlerde ülkemizi elektrik üretimi açısından zora sokabilecek bir durumdur.”

Kapasite artışlarının ülkeye katkı sağlayacak bir uygulama olduğunu söyleyen Özkök, “Hal böyleyken mevcut kurulu santrallere kapasite artışı verilmemesi yerli ve mili kaynağımızdan yararlanılmaması, bunun sonucu olarak da ülkemizin cari açık sorununun büyümesi anlamına gelecektir” dedi. Büyümeye devam eden bir ülke olan Türkiye’de enerji ihtiyacının artmaya devam edeceğini kaydeden Özkök “Bu sebeple 1kWh elektrik üretimi dahi olsa yenilenebilir enerjide tüm üretim imkanlarının yolu sonuna kadar açılmalı” değerlendirmesini yaptı.

Cem Özkök, rüzgar enerji santrallerine yönelik mevcut cezaların da yeniden gözden geçirilmesini talep ettiklerini kaydetti. Özkök, hali hazırda arz-talep arasında bir dengesizlik olduğunu belirterek, bazı sektörlere yönelik elektrik kısıtlamaların yapıldığını vurguladı.

GÜYAD Başkanı Cem Özkök, enerji ihtiyacına rağmen, kabulü yapılmış ancak üretime geçişi gerçekleşmeyen yatırımlar olduğunu belirterek, “Halen; inşası ve kabulü tamamlanmış ve sisteme bağlı olduğu halde bağlantı kapasitesinde yer almayan 1.700 MW’ı aşkın rüzgar ve güneş gücümüz mevcut. Bu yatırımlar tamamlanmış olmalarına rağmen kapasite artışı kendileri için söz konusu olamıyor, neden? Bu durum özellikle enerji ihtiyacının arttığı bugünlerde ülkemizi elektrik üretimi açısından zora sokabilecek bir durumdur” diye konuştu.

Cem Özkök, firmaların enerji tüketimlerini karşılamaya yönelik fabrika çatılarına güneş panelleri konulması yönündeki girişimlerin hatırlatılması üzerine, bu türden yatırımlar için finansman bulmanın zor olduğunu, işletme sahipleriyle ortak enerji yatırımcılarının kurması için de yeni mekanizmalar geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Bunlar arasında Alman HERMES’in bulunduğunu belirten Özkök, Türk Eximbank’ın da kredi programı oluşturabileceğini, böylece büyük firmaların yatırımcı olarak bu alana girmesinin de mümkün olabileceğini vurguladı. Özkök, OSB alanlarında da yenilenebilir enerji yatırımları konusundaki sorunun finansman olduğunu kaydetti.

Kaynak: DÜNYA

İhracatta Yeşil Finansman Çalışmaları Hızlandı

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle, "Sürdürülebilir ekonomiye geçiş, ancak ve ancak topyekun bir çalışma ve iş birliği ile mümkün. İhracatçıların yeşil finansman konusunda beklentisi büyük" ifadelerini kullandı.

TİM'den yapılan açıklamaya göre, TİM, Sürdürülebilirlik Eylem Planı çerçevesinde Yeşil dönüşüm sürecinde güncel durumu tespit etmek, ekosistemin tüm paydaşlarıyla iş birliği geliştirmek ve ihracatçıların yeşil finansman imkanlarından azami ölçüde faydalanmalarını sağlamak amacıyla çalışmalara hız verdi.

TİM Sürdürülebilirlik Eylem Planı çerçevesinde, yeşil dönüşüm sürecinde güncel durum tespiti yapmak, ekosistemin tüm paydaşlarıyla iş birliğini geliştirmek ve ihracatçılara yeşil finansman olanaklarından azami ölçüde faydalanmalarını sağlamak amacıyla ilgili bakanlık ve kamu kurumlarının, uluslararası finans kurumlarının Türkiye temsilciliklerinin, bankaların, TİM Sanayide Sürdürülebilirlik Bilim Komitesi ve İklim Komitesi üyelerinin, ilgili sektör temsilcileri ve akademisyenlerin katılımıyla çevrimiçi olarak "Yeşil Dönüşüme Yönelik Finansmana Erişim Toplantısı" gerçekleştirdi.

Etkinliğe TİM Başkanı İsmail Gülle, OECD Türkiye Daimî Temsilcisi Prof. Dr. Kerem Alkin, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı Mali İş birliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanı Orhan Solak, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası-EBRD Türkiye Ülke Başkan Vekili Şule Kılıç, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu- BDDK İkinci Başkanı Yakup Asarkaya, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdürü İbrahim Halil Öztop, Borsa İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Güzhan Gülay, Türk Eximbank Genel Müdürü Ali Güney, KOSGEB Teknoloji, Yenilik ve Yerlileştirme Dairesi Başkanı Dr. Mehmet Görkem Gürbüz'ün yanı sıra kamu ve özel bankaların üst düzey temsilcileri katılım sağladı.

Ayrıca Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact), Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (UN – SDSN) ve İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin Türkiye Temsilciliği’nden üst düzey isimler ile TİM’in 27 farklı sektöründen temsilciler de katıldı.

Açıklamada etkinlikteki görüşlerine yer verilen İsmail Gülle, yeşil dönüşüm ve sürdürülebilirliğin, günümüzde artık bir seçenek olmanın ötesinde, başlı başına bir zorunluluk olduğunu aktardı. Gülle, şunları kaydetti:

"Tabir-i caizse herkesin kendi kapısının önünü süpüreceği, süpürmeyenlerin çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya kalacağı bir döneme girdik. Bu dönem ülkemiz için çeşitli fırsat ve riskleri aynı anda barındırıyor. Konu son derece geniş bir etki alanına sahip. Çünkü Sürdürülebilir ekonomiye geçiş, ancak ve ancak topyekun bir çalışma ve iş birliği ile mümkün. İhracatçıların yeşil finansman konusunda beklentisi büyük. Bu toplantıyı gerçekleştirmemizde 3 temel amacımız var; TİM Sürdürülebilirlik Eylem Planı çerçevesinde, Yeşil dönüşüm sürecinde güncel durumumuzu tespit etmek, ekosistemin tüm paydaşlarıyla iş birliğimizi geliştirmek ve ihracatçılarımızın yeşil finansman imkanlarından azami ölçüde faydalanmalarını sağlamak. İhracatçılarımızın bu süreçte hem kamudan hem de finans sektöründen beklentisi oldukça büyük."

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın hedefinin, 2050 yılına kadar net sera gazı emisyonlarını sıfırlamak olduğunu hatırlatan Gülle, ayrıca Paris İklim Anlaşması’na taraf olan Türkiye'nin de 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefi bulunduğuna işaret etti.

Gülle, "Bugüne kadar mevcut öğretilerin tersine işleyen bu süreç, ülkemiz ihracatı için de son derece kritik öneme sahip. Çünkü Avrupa Birliği, 2021 yılında ihracatımızın 93 milyar dolarlık bölümünü, yani yüzde 41,3’ünü tek başına gerçekleştirdiğimiz bir pazar. Emisyon Ticaret Sistemi’ne ek olarak uygulanacak sınırda karbon düzenlemesi, ürünün ihtiva ettiği karbon miktarı ile orantılı olarak vergilendirmeye tabi tutulacak. 2026 yılında uygulanmaya başlanacak sınırda karbon düzenlemesi, 2023-2025 yıllarında ihracatçılarımıza herhangi bir yük getirmeyecek" ifadelerini kullandı.

Bu dönemin, ihracatçılar için bir geçiş dönemi olarak planlandığını aktaran Gülle, ihracatçıların emisyon miktarlarını beyan edecekleri bu dönemi iyi değerlendirmesi gerektiğini aktardı.

Gülle, "Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak, bu dönemi değerlendirmek adına çalışmalarımıza süratle başladık. TİM Sürdürülebilirlik Eylem Planımızı kamuoyuyla paylaştık. Ticaret Bakanlığımız tarafından yayımlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nda yer alan 'yeşil finansman' başlığı Eylem Planımızın da önemli gündemlerinden biri. Bu kapsamda dijital mentorluk ve eğitim programlarıyla yeşil mutabakat ve iklim değişikliği odağında öncelikle yeşil finansman başlığında rapor ve eğitimlerle ihracatçılarımıza değer katmayı amaçlıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Eylem planı kapsamında firmaların hem uluslararası standartlara uygun çalışmaları hem de dijital ürün pasaportu ve izlenebilirlik uygulamalarının yaygınlaştırılması adına teşvik alanlarının oluşturulması gerekliliğinin altını çizen Gülle, şunları aktardı:

"Bu hususta, bankalarımızın görüş ve değerlendirmeleri ile sürece sağlayacakları katkılar oldukça önem arz ediyor. Meclisimizin de imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin Sürdürülebilir Finansman Bildirgesi’ni imzalayan 8 bankamızın temsilcileri bugün aramızdalar. İhracat ailemizin her zaman yanında olan finans sektörümüzün yeşil dönüşüm sürecinde de ihracatçılarımızın yanında olması en büyük beklentimiz. Çünkü bu dönüşümün, yeterli finansman kaynağı sağlanmadan gerçeklemesi mümkün değil. Son dönemde enerji firmaları ve reel sektörde yeşil tahvil ve sukuk uygulamaları gibi kredi dışı finansman araçları ile finansman kanallarının çeşitlendiğini görüyoruz. Avrupa Birliği sürece büyük bir finansman kaynağı ayırdı. Hükümetimizin yürüttüğü etkin müzakereler sonucunda bu hafta 3,2 milyar Euro’luk bir kaynağın ülkemize kazandırıldığı müjdesini aldık. Bu rakamlar arttıkça inanıyorum ki tüm sektörlerimizin de dönüşüm süreci hızlanacak."

Kaynak: AA

Elektrik Arızalarına Atlı Müdahale

Yurtta kışın en sert geçtiği ve yılın büyük bölümünde karla kaplı olan Erzurum, Ardahan, Kars ve Ağrı ile Bayburt, Erzincan ve Iğdır’da hizmet veren Aras Elektrik Dağıtım AŞ, çetin kış şartlarının yaşandığı bölgede hem vatandaşlara hem de işletmelere enerji aktarımını sorunsuz şekilde sağlamaya çalışıyor.

En yüksek rakımlı illerden biri olan ve dondurucu soğukların hakim olduğu Erzurum’da elektrik kesintilerinin en aza indirilmesi için büyük çaba harcayan Aras Elektrik ekipleri, mevcut yolun kar ve tipi nedeniyle kapalı olması veya yol olmaması sebebiyle araçla ulaşımın olmadığı kırsaldaki bazı noktalara güçlükle ulaşıyor.

Elektrik arızalarını gidermek için kırsaldaki iletim hatlarının olduğu alanlara giden görevliler, bölge genelinde 750 kişilik arıza ekibi ile vatandaşlara hizmet ediyor. Aras Elektrik, gruplar halindeki bu ekipler ile özellikle kardan dolayı ulaşılamayan ya da yolu bulunmayan kırsaldaki arızalara 4 çeker araçların yanı sıra 2 at, 1 kar motoru ve 1 paletli kar ezme aracı (snowtrack) ile müdahale ediyor.

Aldıkları güvenlik önleminin ardından dondurucu soğuklarda yüksek gerilim hatlarına çıkarak iletim tellerindeki arızaları gideren ekipler, vatandaşın karanlıkta kalmaması için karla kaplı sarp arazilerde, kar yağışı, tipi ve dondurucu soğuklarla da mücadele ediyor.

Aras Elektrik Genel Müdürü Fikret Akbaş, Türkiye’nin en zor coğrafyasında vatandaşa hizmet verebilmek için gayret gösterdiklerini söyledi. “Kışın hakim olduğu bu zorlu coğrafya ve iklim koşullarında çalışabilmek için yaz aylarının çok kıymetli günlerini çok iyi değerlendiriyoruz” diyen Akbaş, yaptıkları yatırımlarla, yeni şebekeler ve hızlı bakımlarla kış aylarına sorunsuz girmeye çalıştıklarını belirtti.

Önemli bir görevi yürüttüklerini vurgulayan Akbaş, “Bugünlerde vatandaşımızı elektriksiz bırakmamak için gayret ediyoruz ancak buna rağmen oluşabilecek aksaklıkları önlemek için de arkadaşlarımızı eğitiyoruz. 7 il, 58 ilçe, 4 bin köy, mahalle ve mezrada görev yapan arkadaşlarımız, 24 saat esasına göre çalışıyor. Hepsini tebrik ediyorum. Zorlu arazi yapısında çalışmanın mutlaka zorlukları var” dedi.

Şebekelerin zor iklim koşullarında arıza yapmaması için yazın bakımlar yaptıklarını, bunun da faydalarını bu zorlu kış koşullarında gördüklerini, bölgede önceki yıllara nazaran elektrik kesintilerinin büyük oranda azaldığını söyleyen Akbaş, şöyle devam etti: “Bölgemizde elektrik kesintisini unutturmayı hedefliyoruz. Zor arazi şartlarında ekip de ekipman da önemlidir. Ekiplerimiz zaten eğitimlerine gayret ediyor, bir de ekipmanlar da önemli. Arazilere ulaşım kolay sağlanmıyor, ulaşımın olmadığı zamanlarda kar motorlarıyla, atlarla bir şekilde vatandaşları elektriksiz bırakmamaya gayret ediyoruz. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından ciddi şekilde takip edilen arızaya ulaşma süresi, bölgemizde geçmişe nazaran çok kısaldı.”

Arıza ihbarı veren vatandaşların kendileri ile irtibat kurduğu andan itibaren çağrı merkezi sisteminin ekipleri hızlıca harekete geçirdiğine dikkati çeken Akbaş, “Geçmişte adres arama zorluğumuz vardı ama şimdi ekiplerimiz coğrafi bilgi sistemiyle kısa sürede arıza olan bölgeye ulaşıyor, bu da süreyi kısaltıyor. Bu da vatandaşın lehine bir durumdur” diye konuştu.

Hizmet kalitesinin önemini vurgulayan Akbaş, “Biz, hizmet kalitesi anlamında abonelerimiz için ciddi anlamda atak ve teknolojik yatırımlar yapmış kurumuz. Biz şebeke altyapısını güçlendirdikçe de vatandaşlarımız bu bölgede elektrik kesintisini inşallah unutacak” ifadelerini kullandı.

YEDAŞ’tan Üniversite Öğrencilerine İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi

Samsun, Ordu, Çorum, Amasya ve Sinop illerinde Kaliteli, kesintisiz ve sürdürülebilir elektrik hizmeti kapsamında 7/24 faaliyet gösteren YEDAŞ,  Sinop Üniversitesi’nde öğrenciler ile bir araya gelerek “İş Sağlığı ve Güvenliği Alanında VR Tabanlı Sanal Gerçeklik Uygulamaları Eğitimi” gerçekleştirdi.

Sinop Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’ndeki eğitimi,  YEDAŞ Sinop Bölge Müdürü Koray Keseroğlu, İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü Atakan Aktaş, Yönetim Sistemleri Şefi Elçin İnceoğlu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Erdal Gürel verdi. Eğitimde ayrıca ' İş güvenliği saha uygulamaları, İş kazalarının sebepleri ve korunma prensipleri ile tekniklerinin uygulanması, kişisel koruyucu donanım kullanımı, güvenlik ve sağlık işaretleri' konu başlıkları altında sunumlar gerçekleştirildi.

İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) konularında farkındalık oluşturan YEDAŞ, Sinop Üniversitesi’ni ziyaret ederek bu alandaki tecrübelerini öğrenciler ile paylaştı. Konu hakkında açıklama yapan YEDAŞ İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü Atakan Aktaş, birinci önceliklerinin iş güvenliği olduğunu söyleyerek sanal gerçeklik tabanlı iş güvenliği eğitimlerinin önemine vurgu yaparak konuşmasına şöyle devam etti:

“Sanal gerçeklik uygulamasıyla yapılan işlerde nelere dikkat etmeleri gerektiği, sanki iş kazası yaşamışlar gibi deneyimlenebiliyor. Hem saha hem de ofis çalışanlarını, iş kazalarından korumaya, güvenli bir ortam sağlamaya özen gösteren YEDAŞ olarak farkındalık çalışmalarıyla güvenlik kültürünün yaygınlaşmasına özen gösteriyoruz. Geniş ve engebeli bir coğrafyada şebekenin bakım onarım ve yeni şebeke tesisini gerçekleştiren şirketimiz, arıza onarım bakım ekiplerini, her türlü kazaya karşı korumak için gerekli bütün önlemleri alıyor. İş Sağlığı ve Güvenliği birimi, yüksekte çalışma, teknik eğitimler ve ilk yardım eğitimleri düzenliyor; saha ziyaretleri gerçekleştiriyor. Ayrıca kurallara uygun bir şekilde çalışmalarını tamamlayan ekipleri ödüllendiriyor” diye konuştu.

İş sağlığı ve güvenliği buluşması soru cevap kısmı ile sonlanırken Sinop üniversitesi öğrencilerinin düzenlenen eğitime büyük ilgi gösterdikleri gözlendi.

DÜNYADAN HABERLER
“Elektrik Talebindeki Hızlı Artış Yüksek Fiyat ve Emisyonlara Neden Olabilir”

Uluslararası Enerji Ajansı(IEA) yaptığı açıklamada, dünya daha uzun yıllar yüksek enerji fiyatları ve emisyonlarla karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulundu. IEA, pandemi ardından gerçekleşen ekonomik toparlanmanın olağandışı hava koşulları ile birleştiği 2021'de elektrik talebini yüzde altıdan fazla arttığına ve bu artışın 2010'dan bu yana en büyük artış olduğunu kaydetti. Paris merkezli ajans, altı aylık Elektrik Piyasası Raporunda, mutlak anlamda, 1.500 TWh’nin üzerindeki artışın şimdiye kadarki en büyük artış olduğunu belirtti. IEA, bu durumun fiyatları benzeri görülmemiş seviyelere ittiğini ve elektrik sektöründen kaynaklanan emisyonların 2021'de yüzde yedi oranında arttığının altını çizdi. Söz konusu seviyeler, önceki iki yıldaki düşüşün ardından tüm zamanların en yüksek seviyesine işaret ediyor.

Raporda, "yenilenebilir enerji "etkileyici bir büyüme" yaşarken, kömür ve doğal gazdan elektrik üretimi rekor seviyelere ulaştı" görüşüne yer verildi. IEA, “Sektörde daha hızlı yapısal değişimin gerçekleşmemesi durumunda, önümüzdeki 3 yıl içinde artan talep, ek piyasa oynaklığına ve yüksek emisyonların devam etmesine neden olabilir” dedi.

IEA İcra Direktörü Fatih Birol, dünyanın 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşması için elektrik emisyonlarının 2030 yılına kadar yüzde 55 oranında düşmesi gerektiğini söyledi. Birol yaptığı açıklamada, "Ancak hükümetler cephesinde kayda değer bir politika eyleminin yokluğunda, bu emisyonlar önümüzdeki 3 yıl boyunca aynı seviyede kalacak" ifadesini kullandı.

Birol ayrıca, “Bu durum, yalnızca 2050 yılına kadar net sıfır emisyona giden bir yoldan şu anda ne kadar uzakta olduğumuzu vurgulamakla kalmıyor, aynı zamanda elektrik sektörünün sistemi karbondan arındırmadaki kritik rolünü yerine getirmesi için gereken büyük değişikliklerin altını çiziyor” görüşünü savundu. Birol, yüksek elektrik fiyatlarının "dünya çapında birçok hane ve işletme için zorluklara neden olduğunu ve sosyal ve politik gerilimlerin çatışma yaratma riski taşıdığı" konusunda da uyardı.

Kaynak: THE FRONTIER POST

AB, Doğal Gazın ve Nükleerin Dekarbonizasyonun Anahtarı Olduğunu Kabul Etti

Avrupa Komisyonu “ağırlıklı olarak yenilenebilir temelli bir geleceğe geçişi kolaylaştırmak için bir araç olarak doğal gaz ve nükleerin bir rolü olduğunu” belirten bir bildiri yayınladı. Bu gelişme, doğal gaz ve nükleerin belirli koşullar altında “sürdürülebilir yatırımlar” olarak sınıflandırılabileceği anlamına geliyor. New York Times, gaz ve nükleerin, ülkelerin kömür ve karbon yayan güçten rüzgar ve güneş gibi temiz enerji teknolojilerine geçişleri için köprü olacağını, geçiş kaynakları olarak kabul edileceğini söyleyerek hareketi özetledi.

Avrupa’nın ya da büyük bir ekonomiye sahip herhangi bir bölgenin yalnızca “rüzgar ve güneş gibi temiz enerji teknolojileri” ile çalışabileceğine dair bitmek bilmeyen iddialar, tarihe, matematiğe ya da fiziğe dayalı değil. Gerçekten de Avrupa, yenilenebilir enerjiyi benimsemek için uzun süredir acele etmesi nedeniyle zaten bir enerji krizinin sancıları içinde. Çok sayıda haber kuruluşu, Avrupa’nın içinde bulunduğu çıkmazın nedenlerini belgeledi. İki gün önce, Bloomberg, “Avrupa Uyurgezerlik Yaparak Yıllarca Sürebilecek Bir Enerji Krizine Girdi” başlıklı bir haber yayınladı.

İklim felaketçilerinin ve hükümetin övülen “Energiewende” için çok uğraştığı Almanya’da, kırsal muhalefet “karadaki yeni rüzgar çiftliklerinin sayısında dramatik bir düşüşe” yol açtı. Sorun, yalnızca rüzgar türbinleri ile sınırlı değildi, iletim hatlarına karşı direnci de içeriyordu. Alman hükümeti, yeni yenilenebilir kapasiteye uyum sağlamak için yaklaşık 3.700 mil iletim hattı inşa etmesi gerektiğini tahmin ediyor. Ancak, 2018’in sonunda 100 milden daha az inşa edilmişti. 2020’de Uluslararası Enerji Ajansı, Almanya’da yüksek voltaj iletimi konusunda arazi kullanımı ihtilaflarının olduğunu bildirdi. Bu da, yenilenebilir enerji kaynaklarının büyümesi üzerinde önemli bir kısıtlama haline geldi. Ajans, “Rüzgar gücünü kuzeyden güneye taşımak için bağlantılar yetersiz” dedi. Özet olarak, doğal gaz ve nükleer, “köprü yakıtları” veya “geçiş” yakıtları değil, geleceğin yakıtlarıdır. Peki neden? Düşük veya karbonsuzdurlar, uygun maliyetlidirler ve ölçeklenebilirler.

Kaynak: FORBES

İsveç’ten Vatandaşlarına Enerji Desteği

İsveç, artan elektrik fiyatları nedeniyle hanelere üç ayda yaklaşık 665 milyon dolar destek sunacak. Avrupa’nın en zengin ülkelerinden biri olan İsveç'te, özellikle ülkenin Güney’inde, elektrik fiyatları son aylarda arttı ancak bu artış diğer Avrupa ülkelerinden daha az hissediliyor. Buna rağmen İsveç hükümeti vatandaşlarına destek paketi hazırladı. Maliye Bakanı Mikael Damberg, ülkede artan elektrik fiyatları nedeniyle hükümetin hanelere 6 milyar İsveç kronu yani yaklaşık 665 milyon dolarlık bir destek sunacağını açıkladı. Damberg, "Olağandışı durumlar için olağandışı önlemler alıyoruz" ifadesini kullandı.

Hükümet, söz konusu tutarın Aralık 2021'den itibaren üç ayı kapsayacağını ve her haneye maksimum 2 bin kron düşeceğini ifade etti. Yardımın yaklaşık 1 milyon 800 bin haneye ulaşacağı belirtildi. İsveç'in elektriği büyük ölçüde kendi hidroelektrik enerji santrallerinden, nükleer reaktörlerinden ve rüzgar tirbünlerinden sağlanıyor. İsveç, dışarıdan doğal gaz ithal etmiyor. Ancak elektrik fiyatları uluslararası piyasalar tarafından belirlendiğinden, İsveçli tüketiciler de bundan olumsuz etkileniyor. 

Kaynak: ENERJİ GÜNLÜĞÜ

Hindistan, Yeşil Enerji Projelerine 1,6 Milyar Dolar Yatırım Yapacak

Hindistan kabinesi, yedi eyaletten 20 gigawatt (GW) yenilenebilir enerji projesini şebekeye bağlamak için 5 yılda 1,6 milyar dolara mal olan iletim hatları inşa etme planını onayladı. Dünyanın en büyük üçüncü sera gazı yayıcısı olan Hindistan, öngörülen emisyonlarını 2030 yılına kadar bir milyar ton azaltmayı ve yenilenebilir enerji üretimini ülkenin enerji karışımının yaklaşık yarısına eşdeğer olan 430 GW’a yükseltmeyi hedefliyor. Başbakan Narendra Modi geçen yıl 2070’i Hindistan’ın net sıfır karbon emisyonuna ulaşma hedefi olarak açıkladı. Hükümetten yapılan açıklamada, federal hükümetin sözde yeşil koridor projesinin ikinci aşamasında iletim hatlarının genişletilmesi için gereken toplam 120 milyar rupilik yatırımın yaklaşık üçte birine eşit yardım sağlayacağı belirtildi.

Kaynak: REUTERS

HAFTANIN RAPORU

AB'de tüketicilerin üçte ikisinden fazlası elektrikli araca sahip olmak istiyor

Avrupa Birliği, 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefi ortaya koydu. Bu hedefe ulaşabilmek adına, 2030 yılına kadar emisyonları 1990 yılına göre yüzde 55 azaltması gerekiyor. Binek otomobiller ise AB CO2 emisyonlarının yaklaşık yüzde 12'sini oluşturuyor. Sıfır emisyonlu araçlar artıyor, ancak hala yeni araç kayıtlarının sadece yüzde 8,9'u elektrikli.

Elektrikli Ulaşım Platformu (Platform From Electromobility) tarafından yayınlanan ve Element Energy tarafından yürütülen proje kapsamında tüketicilerin elektrikli araca geçişi değerlendirildi. Yeni araba alıcılarının satın alma davranışlarına odaklanan araştırma, tüketicilerin üçte ikisinden fazlasının bir elektrikli araca sahip olduklarını veya satın almayı düşündüklerini ortaya çıkardı. Araştırmaya göre, 2025 yılına kadar elektrikli araçların Avrupa’da en çok talep edilen ulaşım biçimi olacağını görülürken tüketicilerin satın alma kararında en önemli etken maliyet.

Araştırma sonuçları 4 ana başlığı öne çıkarttı:

  • Elektrikli araçlara geçiş trendi geri döndürülemez.
  • Tüketiciler elektrikli araçları zorlayıcı bir alternatif olarak görmeyecek.
  • Şarj ünitesi altyapısı talebi sınırlamıyor, ancak satışlarla beraber artmalı.
  • Tüketici tercihleri elektrikli araçlar yönünde değişiyor, hükümet politikaları ile desteklenmeli.

Raporun tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.

İNFOGRAFİK / GRAFİK