SEKTÖRDEN HABERLER
Türkiye'nin Aylık Elektrik Üretim ve Tüketimi Temmuz’da Rekor Seviyelere Ulaştı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, geçen ay Türkiye'nin aylık elektrik üretim ve tüketiminde rekor seviyelere ulaşıldığını belirterek, 'Elektrik üretimi 34,6 milyar kilovatsaat (kWh), tüketimi de 34,5 milyar kWh ile tüm zamanların en yüksek aylık değerine ulaştı. Yılın en sıcak günlerinde zirveye çıkan elektrik talebinin yüzde 57'sini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşıladık.' dedi. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, Türkiye'yi etkileyen sıcak hava dalgası, temmuz elektrik üretim ve tüketim verilerine doğrudan yansıdı.

Bayraktar, temmuz sonu itibarıyla Türkiye'nin elektrik kurulu gücünün 112 bin 999 megavatsaat (MWh) olduğuna işaret ederek, 'Aynı dönemde güneş kurulu gücünün toplam kurulu güç içindeki payı, yüzde 15,6'ya ulaşarak oransal anlamda rekor kırdı.' bilgisini paylaştı.

Bayraktar, temmuzda yerli kaynaklara dayalı elektrik üretiminin 19,9 milyar kWh ile zirve yaptığını vurgulayarak, 'Elektrik üretimi 34,6 milyar kWh, tüketimi de 34,5 milyar kWh ile tüm zamanların en yüksek aylık değerine ulaştı. Temmuzda hem elektrik tüketiminde hem de elektrik üretiminde rekor seviyelere ulaştık. Yılın en sıcak günlerinde zirveye çıkan elektrik talebinin yüzde 57'sini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşıladık.' ifadelerini kullandı.

Geçen ayın son 53 yılın en sıcak temmuz ayı olarak kayıtlara geçtiğinin altını çizen Bayraktar, şunları kaydetti:

'Buna bağlı olarak özellikle iklimlendirme sistemlerinin yoğun olarak kullanımı, elektrik tüketimini ve doğal olarak üretimini rekor seviyelere taşıdı. Unutmayalım ki enerji verimliliği uygulamaları ile üretimi, sunulan hizmeti ve sosyal refahı olumsuz yönde etkilemeden enerji tüketimini azaltmamız mümkün.'

Kaynak: T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

Türkiye’nin Rüzgâr ve Güneş Enerjisi Potansiyeli Gelecekte Tüm Enerji İhtiyacını Karşılayabilir

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, "Günden güne artan rüzgâr enerjisi potansiyelimiz gelecekte güneş enerjisiyle birlikte ülkemizin tüm ihtiyacını karşılama imkanına sahiptir. Bu yöndeki planlamanın şimdiden hazırlanıp uygulamaya konulması bizi gelecekteki enerji krizlerinden de koruyacaktır." açıklamasını yaptı.

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, rüzgâr ve güneş enerjisinin Türkiye’de nasıl daha sürdürülebilir hale getirilebileceğini AA’ya değerlendirdi.

Kurnaz, Türkiye’de termik santrallerde kullanılan yakıtların sadece yüzde 21’i yerli kaynaklardan sağlandığını, geri kalanının ise ithal edildiğini belirterek, “Bu yakıtlar, ekonomimize en yüksek maliyetlerden birini getiriyor. Bu durumda ithal yakıtla çalışan termik santraller yerine rüzgâr enerjisine yatırım yapmak hem çevresel hem de ekonomik açıdan ülkemizin yararına olacaktır. Enerji üretim politikamız da bu yönde ilerliyor. Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarına yaptığımız yatırımın daha da hızlandırılması gerekiyor.” açıklamasını yaptı.

Yeryüzünde kolay erişilebilir fosil yakıtların önemli bir kısmını tüketildiğini, geri kalanını hem çıkartması daha zor olduğundan hem de az bulunduğundan maliyetinin dayanılmaz olacağını ifade eden Kurnaz, çok geçmeden enerjiyi yenilenebilir kaynaklardan sağlanılması gerekliliğine dikkat çekti.

Kaynak: AA

Yerli Güneş Hücreleri Kullanmayan Paneller için Teşvik Dönemi Sona Eriyor

Yerli üretimin desteklenmesi amacıyla önemli değişiklikler yapıldı. Güneş ve rüzgar enerjisini doğrudan etkileyecek düzenlemeler Resmi Gazete’de yayımlandı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yayımlanan yeni düzenleme, Türkiye’de güneş paneli üretimini yerli kaynaklara dayandırmak amacıyla önemli bir adım atıyor. 24 Ağustos 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğ ile güneş paneli üretiminde yerli güneş hücreleri kullanılmadığı takdirde bu paneller teşviklerden yararlanamayacak.

Güneş paneli üretiminde yerli hücre zorunluluğu

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, yatırım teşviklerine ilişkin kararın uygulanmasına yönelik yeni bir düzenleme getirdi. Bu düzenlemeye göre, güneş enerjisine dayalı elektrik üretimi yatırımları kapsamında yerli güneş hücresi kullanılmayan paneller teşvik belgesi kapsamına alınmayacak. Bu değişiklik, Türkiye’de yerli üretimin artırılmasını ve dışa bağımlılığın azaltılmasını hedefliyor. Üretim süreci, ingot dilimleme aşamasından veya daha öncesinden başlayarak yerli hücrelerle desteklenmezse, bu paneller artık devlet teşviğinden yararlanamayacak.

Teşviklerde dışa bağımlılığı azaltma hedefi

Daha önce yapılan düzenlemelerle, yurt dışından temin edilen güneş paneli taşıyıcı konstrüksiyon sistemleri ve paneller teşvik kapsamından çıkarılmıştı. Yeni düzenleme, bu adımı bir adım daha ileri taşıyarak, yerli güneş hücresi kullanılmadan üretilen panellerin teşviklerden tamamen çıkarılmasını öngörüyor. Bu sayede, Türkiye’deki güneş enerjisi sektöründe yerli üretimin teşvik edilmesi ve dışa bağımlılığın azaltılması hedefleniyor.

Rüzgar enerjisi yatırımlarında da benzer düzenlemeler

Tebliğde yapılan diğer bir önemli düzenleme ise rüzgar enerjisi yatırımlarını ilgilendiriyor. Buna göre, lisanssız faaliyet kapsamında rüzgar enerjisi yatırımları için yurt dışında üretilen jeneratörler ve naseller de teşvik kapsamı dışında bırakıldı. Bu uygulama, 1 Ocak 2026 tarihinde yürürlüğe girecek ve rüzgar enerjisi yatırımlarında da yerli üretimin öncelik kazanmasını sağlayacak.

İstatistikler ve mevcut durum

Türkiye’deki güneş enerjisi yatırımlarında kullanılan güneş hücrelerinin büyük bir kısmı ithal edilmekte. Ancak, yeni düzenleme ile birlikte Kalyon PV, Smart Solar Ve Parla Solar gibi yerli üreticilerin önemi artacak ve bu alandaki yatırımların yerli üretimle desteklenmesi teşvik edilecek. Türkiye’deki güneş paneli üreticileri, bu değişiklikler sonrasında yerli hücre üretim kapasitesini artırarak, teşviklerden faydalanma konusunda avantaj sağlayacak.

Bu düzenlemeleri, Türkiye’nin enerji politikalarında yerli üretimi önceliklendiren ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına dayalı bir yapı oluşturmayı hedefleyen bir adım olarak değerlendiriyoruz. Sektörün bu kararlara tepkisi ve önümüzdeki günlerdeki gelişmeleri takip edeceğiz. Yerli güneş hücreleri kullanılmayan panellerin teşviklerden çıkarılması, Türkiye’deki güneş enerjisi sektörünün geleceği için önemli bir dönüm noktası olacak.

Güneş hücresi nedir ve güneş paneli üretimindeki rolü nedir?

Güneş hücresi, güneş enerjisinden elektrik üretimini sağlayan temel bileşendir. Fotovoltaik (PV) hücreler olarak da bilinen güneş hücreleri, güneş ışığını doğrudan elektriğe dönüştüren yarı iletken malzemelerden yapılmıştır. Bu hücreler, bir güneş panelinin en önemli parçasını oluşturur ve panelin elektrik üretme kapasitesini belirler.

Bir güneş paneli, birden fazla güneş hücresinin bir araya getirilmesiyle oluşur. Güneş hücreleri, panellerin yüzeyine monte edilerek, gelen güneş ışığını toplar ve bunu elektrik enerjisine çevirir. Türkiye’deki birçok güneş paneli üreticisi bulunmasına rağmen, bu üreticilerin çoğu güneş hücresi üretmemektedir. Güneş hücresi üretimi, ileri teknoloji ve özel ekipman gerektiren bir süreçtir. Dolayısıyla, yerli güneş hücresi üretiminin teşvik edilmesi, Türkiye’nin güneş enerjisi sektöründe dışa bağımlılığı azaltma ve yerli üretimi artırma amacı taşıyor ve hedef yerli güneş hücresi kullanımını desteklemekle birlikte üretimi de desteklemek olmalı.

 

Kaynak: Yeşil Haber

Sera Gazı Emisyonlarında Düşüş Sinyali

TÜİK verilerine göre, Türkiye'nin sera gazı emisyonları 2021'de 572 milyon ton karbondioksit eşdeğeriyken, 2022'de bir önceki yıla göre yüzde 2,4 azalarak 558,3 milyon ton karbondioksit eşdeğeri olarak hesaplandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Türkiye’nin sera gazı emisyonu istatistiklerine göre, 2021’de 572 milyon ton olan karbondioksit eşdeğeri, 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 2,4 azalarak 558,3 milyon ton karbondioksit eşdeğeri olarak hesaplandı.

Kişi başı toplam sera gazı emisyonu 2021’de 6,8 ton karbondioksit eşdeğeri iken 2022’de 6,6 ton karbondioksit eşdeğeri oldu. Sera gazı emisyonlarının 2022’deki dağılımına bakıldığında ilk sırada yüzde 79,1 ile karbondioksit, ikinci sırada yüzde 12,9 ile metan, üçüncü sırada yüzde 6,1 ile nitröz oksit, dördüncü sırada yüzde 1,9 ile florlu sera gazları bulunuyor. Toplam sera gazı emisyonlarında 2022’de karbondioksit eşdeğeri olarak en büyük payı yüzde 71,8 ile enerji kaynaklı emisyonlar alırken bunu, sırasıyla yüzde 12,8 ile tarım, yüzde 12,5 ile endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı ve yüzde 2,9 ile atık sektörü takip ediyor.

Enerji sektörü kaynaklı emisyonlar 2022’de bir önceki yıla oranla yüzde 1,4 azaldı ve 400,6 milyon ton karbondioksit eş değerine ulaştı. Endüstriyel işlemler ve ürün kullanımına bağlı emisyonlar 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 6,4 azalarak 69,9 milyon ton karbondioksit eş değeri ölçüldü.

Tarım sektörünün neden olduğu emisyonlar 2022’de bir önceki yıla kıyasla yüzde 5,1 azalarak 71,5 milyon ton karbondioksit eş değeri hesaplandı. Atık sektöründen kaynaklanan emisyonlar bir önceki yıla göre yüzde 5,5 artış göstererek 16,3 milyon ton karbondioksit eş değerine ulaştı.

Toplam karbondioksit emisyonlarının 2022’de yüzde 32,6’sı elektrik ve ısı üretiminden olmak üzere yüzde 86,6’sı enerjiden, yüzde 13,1’i endüstriyel işlemler ve ürün kullanımından, yüzde 0,3’ü tarım ve atık sektörlerinden ortaya çıktı. Metan emisyonlarının yüzde 60,5’i tarım, yüzde 19,9’u enerji, 19,6’sı atık, yüzde 0,02’si endüstriyel işlemler ve kullanımından, nitröz oksit emisyonlarının ise yüzde 77,9’u tarım, yüzde 11,2’si enerji, yüzde 6,2’si atık ve yüzde 4,6’sı endüstriyel işlemler ve ürün kullanımından kaynaklandı.

Kaynak: Temiz Enerji

Dijital Atölye Eğitimleri Devam Ediyor

Aras Elektrik, saha personeline “Sanal Gerçeklik” eğitimleri aldırarak birçok farklı senaryonun simüle edildiği eğitim içerikleriyle çalışanların gelişimlerine katkı sağlıyor.

TEDAŞ’ın Dijital Atölye Sistemi projesi kapsamında hazırladığı, elektrik dağıtım şebekesinin tamamının modellendiği, sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik, problem simülasyon sistemi, dijital deney sistemi ve etkileşimli bilgi sistemi teknolojileri kullanılarak dijital ortama aktarılan uygulama ile çalışanlar, güvenli bir ortamda pratik yaparak deneyim kazanıyor. Yaklaşık 250 farklı senaryonun bulunduğu eğitim, içerikleriyle de göz dolduruyor.

Eğitim Müdürü Murat Caf: “Elektrik dağıtım sektöründe arıza, onarım ve bakım çalışmalarının sanal gerçeklik teknolojisiyle birleşerek uygulanabiliyor olması önemli bir gelişme. Sanal gerçeklikle yapılan eğitimler, personelin gerçek dünyadaki riskleri deneyimlemeden önce uygulamalı becerilerini geliştirmelerine olanak tanıyacak. Özellikle elektrik dağıtım sektöründe, doğru tekniklerin ve prosedürlerin öğrenilmesi kritik önem taşıyor ve sanal gerçeklik bu süreci daha etkili hale getirmiş olacak.” dedi.

Projeyi, hem sektör hem de Şirket için önemli bir adım olarak gördüğünü belirten Caf: “Uygulama, sanal gerçeklik ile uyumlu kablolu ya da kablosuz VR gözlüklerde çalışıyor. Bu eğitimler için kullanılan yazılım ve donanımların, gerçekçi senaryoları ve interaktif öğrenme deneyimlerini sunabilmesi oldukça önemli. Çalışanlar, sanal ortamda farklı senaryolarla karşılaşarak pratik yapabiliyor ve bu sayede gerçek hayattaki uygulamalara daha hazır hale gelmiş oluyorlar.” ifadelerini kullandı.

Personel Dijital Atölye uygulaması hem iş güvenliğini artırmaya hem de operasyonel verimliliği iyileştirmeye yönelik önemli bir adım olarak görünüyor. İşletme Elektrik Bakım Teknisyeni Murat Şimşek: “Aldığımız bu eğitimle, gerçek hayattaki çalışmalardan oluşturulan senaryoları sanal ortamda gerçekleştirme fırsatı yakaladık. Bizim için çok farklı bir deneyimdi. Sahada yapmış olduğumuz çalışmaların üç boyutlu halini burada tecrübe etmek çok güzeldi. Özellikle yeni işe başlayan arkadaşlarımız için önemli bir eğitim olacak ve sahaya çıkmadan, simülasyon üzerinden bakım onarım çalışmalarını yaparak tecrübe kazanmış olacaklar.” dedi.

TEDAŞ Dijital Atölye Sistemi Sanal Gerçeklik uygulamasında, Yüksek Gerilim (YG) yeraltı kablosu başlık yapımı, direklere inme çıkma, direk tipi trafoda YG sigorta değişimi, modüler hücre bakımı, manevralar gibi senaryolardan oluşan sanal gerçeklik çalışmaları yapılabilecek.

Enerjisa Dağıtım Şirketleri Döneminde Elektrik Altyapısı Geleceğe Hazır Hale Getiriliyor

Türkiye’nin enerji dönüşümüne ‘Herkes için daha iyi bir gelecek’ vizyonuyla öncülük eden Enerjisa Dağıtım Şirketleri Başkent EDAŞ, Ayedaş ve Toroslar EDAŞ, özelleştirme sürecinin tamamlanmasından bu yana ülkemizin enerji altyapısını güçlendirmek ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek amacıyla yatırımlarını gerçekleştirmeye devam ediyor. Enerjisa Dağıtım Şirketleri, sürdürülebilir enerji için elektrik altyapısının modernizasyonu ve genişletilmesi amacıyla özelleştirmenin tamamlandığı ilk günden bu yana yaklaşık 125 milyar TL’lik yatırım gerçekleştirdi.

Türkiye’de 14 ilde 22 milyonu aşkın kullanıcıya kesintisiz ve kaliteli enerji için hizmet veren Enerjisa Dağıtım Şirketleri, Başkent EDAŞ ve Ayedaş ve Toroslar EDAŞ, sektörün değişen dinamiklerine odaklanarak faaliyetlerini insan, çözüm ve inovasyon odağında sürdürmeye devam ediyor. Özelleştirme süreçlerinin tamamlandığı günden bu yana elektrik dağıtımını dijitalleşme odaklı projeler ve yatırımlar ile gerçekleştiren Enerjisa Dağıtım Şirketleri müşteri ve çözüm odaklı yaklaşımı sayesinde başarılı çalışmalara imza atıyor.

“Altyapı yatırımları, istihdam ve enerji dünyasının dönüşümüne katkı konusunda öncüyüz.”

Elektrik dağıtım sorumluluk bölgelerinde insan, çözüm ve inovasyon odaklı çalışmaları, sürdürülebilir kaliteli hizmet anlayışıyla faaliyet gösteren Enerjisa Dağıtım Şirketleri, yaklaşık 125 milyar TL’lik yatırımlarını özelleştirmenin tamamlandığı günden 2023 yılı sonuna kadar her sene artırarak 3 bölgede hayata geçirdi. Şirket, bu yatırımları sayesinde Türkiye’nin sadece enerji altyapısını güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda ülkenin ekonomisi ve istihdamına da önemli katkılar sağladı.

Şirketlerin her bölgede yaptığı yatırım miktarlarının detaylarına değinen Enerjisa Dağıtım Şirketleri Genel Müdürü Oğuzhan Özsürekci: “Başkent EDAŞ ile 2009 yılındaki özelleştirme sürecinden itibaren, Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Kastamonu, Bartın, Karabük ve Zonguldak’ı kapsayan bölgenin enerji altyapısını geliştirmek amacıyla toplam 57 milyar 350 milyon TL'lik yatırım yaparak önemli adımlar attık. Ayedaş’ta ise 2013 yılındaki özelleştirme sonrası dönemde İstanbul Anadolu Yakası’nda enerji dağıtım ağını genişletmek ve modernize etmek için 16 milyar 693 milyon TL'lik yatırım gerçekleştirdik. Geçtiğimiz sene asrın deprem felaketini yaşayan bölgemiz Toroslar EDAŞ’ta ise 2013 yılından bugüne kadar Mersin, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Hatay ve Kilis’i kapsayan bölgede enerji altyapısını güçlendirmek ve modernizasyon çalışmalarını hızlandırmak amacıyla 49 milyar 179 milyon TL'lik yatırımı hayata geçirdik. Enerjisa Dağıtım Şirketleri olarak enerji dünyasının dönüşümüne öncülük ediyoruz. Kesintisiz ve sürdürülebilir enerji arzı sağlamak için yenilenebilir enerji ve e-mobilite ihtiyaçlarının, dağıtım şebekesi üzerinde oluşturduğu beklentileri yatırımlarımızla karşılıyoruz.

Sektörün enerji dönüşümüne liderlik ettiklerini belirten Özsürekci “İstihdamda da sektörün önde gelen oyuncusu olmaya devam ediyoruz. Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (Elder) tarafından yayınlanan 2023 yılı Elektrik Dağıtım Sektör raporuna göre sektörde sağlanan istihdamın %28’ini Enerjisa Dağıtım Şirketleri Başkent EDAŞ, Ayedaş ve Toroslar EDAŞ olarak biz sağlıyoruz.” dedi.  

DÜNYADAN HABERLER
Küresel Açık Deniz Rüzgârının 2040 Yılına Kadar 520 GW’ı Aşması Bekleniyor

Rystad Energy, açık deniz rüzgâr sektöründeki büyümenin istikrarlı bir hızda devam etmesini beklerken, Çin hariç küresel kurulumların 2040 yılına kadar 520 GW'ı aşacağını tahmin ediyor.

Küresel açık deniz rüzgâr projeleri, ertelenen izin süreçleri, ertelenen ihaleler ve yavaş tedarik zinciri yapılandırmaları ile örneklendirilen son enflasyonist baskılar ve tedarik zinciri kesintileri nedeniyle önemli karşı rüzgârlarla karşı karşıya kaldı. Bu zorluklara rağmen, sektör 2023’te zorlukları atlattı ve bir önceki yıla kıyasla yeni kapasite eklemelerinde yüzde 7’lik bir artış gördü. Bu ivmenin bu yıl hızlanması bekleniyor ve yeni kapasite eklemelerinin yıl sonuna kadar yüzde 9 artarak 11 GW’ın üzerine çıkması bekleniyor.

Rystad Energy, açık deniz rüzgâr sektöründeki bu büyümenin istikrarlı bir hızda devam etmesini bekliyor ve Çin hariç küresel kurulumların 2040 yılına kadar 520 GW’ı aşacağını tahmin ediyor. Rystad’a göre, Avrupa, iddialı ulusal hedefleri karşılamak ve bol miktardaki açık deniz kaynaklarından en iyi şekilde yararlanmak için yüzen rüzgâra büyük ölçüde güvenerek bu büyümede önemli bir rol oynayacak. 2040 yılına kadar kıtanın küresel yüzen rüzgâr tesislerinin yüzde 70’inden fazlasını oluşturması bekleniyor. 2030’dan sonra bazı proje gecikmeleri öngörülse de, muhtemelen dağıtımı hızlandırmak için güçlü bir baskı olması bekleniyor. Sonuç olarak, yüzen rüzgâr kapasitesinin 2040 yılına kadar 90 GW’a yaklaşması ve Birleşik Krallık, Fransa ve Portekiz’in geliştirmenin ön saflarında yer alması öngörülüyor. Asya, yüzen rüzgârı teknoloji olarak ilerletmede de önemli bir rol oynayacak ve bölgenin (Çin hariç) 2040 yılına kadar küresel tesislerin yüzde 20’lik bir payını ele geçirmesi bekleniyor.

Kaynak: Temiz Enerji

KKTC, “Güneş Işığı Hasadı” için Hazır

KKTC uzun bir süredir enerjide arz, talep dengesinde sıkıntılar yaşıyor. Özellikle yaz aylarında artan sıcaklıklar ve turist yoğunluğu nedeniyle adaya halen elektrik üreten fosil atıkla çalışan enerji santrallerinin yeterli üretim yapamaması gündelik hayatı giderek zorlaştırıyor. Yılın on iki ayında kesintisiz güneş ışığı alan KKTC coğrafyası için en verimli modelin Güneş Enerjisi üretmek olduğunu söyleyen ada sakinleri, hükümet tarafından pahalı bir yatırım olduğu için gündeme alınmayan bu modeli daha sonra devletle mahsuplaşmak kaydıyla sivil inisiyatif dayanışmasıyla elbirliğiyle hayata geçirmeyi önerdi.

Konu hakkında sosyal medya hesabından bir açıklama yapan PASHA Group Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Erbaş, “Geçmişte ‘Yeşil Ada’ olarak tanımlanan Kıbrıs’a yeni nesil ekolojik enerji üretimiyle, temiz enerjinin yanı sıra temiz doğa anlamında da iadeyi itibar kazandırılabileceğini” öne sürdü. Erbaş’ın açıklamasında değindiği Güneş Enerjisi modeli ile adada ortak bir aklın da harekete geçeceği iddiası KKTC’nin İş Dünyası, Sivil Toplum Kuruluşları ve Bilim dünyasından da destek gördü.

Kaynak: Temiz Enerji

Dünyanın En Büyük Enerji Projesi AAPowerLink Resmen Başladı

Bazı projeler o kadar büyük ki, karşılaştıkları zorluklara rağmen unutulmaları mümkün değil. Avustralya-Asya PowerLink (AAPowerLink) enerji projesi de kesinlikle bunlardan biri. Üç yıl süren hazırlıkların ardından, Avustralya Federal Hükümeti bu devasa yenilenebilir enerji üretim, depolama ve iletim projesinin ilk aşamasını resmen onayladı.

AAPowerLink enerji projesi, başlangıçta 2018-2019 yılları arasında Avustralyalı milyarderler Mike Cannon-Brookes ve Andrew Forrest tarafından kurulan SunCable girişimi ile duyuruldu. Proje, Avustralya’nın Darwin şehrinde devasa bir güneş enerjisi parkı kurmayı ve buradan üretilen enerjiyi 5 bin km uzunluğundaki deniz altı yüksek gerilim hatları ile Singapur’a taşımayı amaçlıyor. Ancak, zaman içinde projenin maliyetleri 30 milyar doları aşarken, Forrest’in yerinde yeşil hidrojen üretimi gibi farklı hedeflere yönelmesi, ortaklar arasında anlaşmazlıklara yol açtı.

Bu yıl SunCable, Cannon-Brookes’un Grok Ventures ve Quinbrook Infrastructure Partners konsorsiyumu tarafından devralındıktan sonra, Avustralya Hükümeti de projeye resmi destek vererek, AAPowerLink enerji projesinin gerçekleştirilmesi için yeşil ışık yaktı. Hükümetin bazı revizyonları ile projede güneş enerjisine ek olarak rüzgar enerjisi de kullanılacak. Bu sayede, gece saatlerinde daha fazla enerji üretimi sağlanarak, enerji depolama ihtiyacı azaltılacak.

AAPowerLink enerji projesinin ilk aşaması, Darwin’e kadar olan 800 km uzunluğundaki elektrik iletim hattının inşası ile başlıyor. İkinci aşamada ise, Darwin’den Endonezya’ya ve oradan da Singapur’a uzanacak 4 bin 300 km uzunluğundaki deniz altı kablolarının döşenmesi planlanıyor. Bu kablolar, Avustralya ve Asya’daki sanayilere 6 GW’a kadar yenilenebilir enerji sağlayacak.

Kaynak: Future Flow Life

Almanya Bölgesel Isıtmada Jeotermal Arayışında

Almanya’nın Mecklenburg-Vorpommern eyaletindeki Parchim kenti, bölgesel ısıtma sistemlerinde fosil yakıtlardan kurtulmak için jeotermal kaynakları araştırıyor.

Almanya’nın Mecklenburg-Vorpommern eyaletindeki Parchim şehri, bölgesel ısıtma için potansiyel bir jeotermal kaynak arayışında. Şehir, 2000 ila 2300 metre derinliklerde 95-100 °C sıcaklığındaki termal sıvılara ulaşmayı umuyor ve bu hedefe ulaşmak için sismik ölçümler yapacak. İki vibro kamyonu kullanarak gerçekleştirilecek sismik araştırmalar, uzmanların jeotermal kaynaklar için uygun olmayan yeraltı oluşumlarını tespit etmelerine yardımcı olacak ve sondaj risklerini azaltacak.

Şehirdeki mevcut çabalar, daha önce 2012’de başlatılmıştı ancak o dönemde ekonomik olarak uygulanabilir bulunmamıştı. Ancak federal fonlamanın desteğiyle bu çabalar şimdi daha ekonomik olarak sürdürülebilir hale gelmiş durumda. Şehir, fosil yakıtlardan bağımsızlaşmayı hedefleyerek, bölgesel ısıtma şebekesini genişletmeyi planlıyor. Şu anda Parchim’deki hanelerin yaklaşık üçte biri bu ısıtma şebekesine bağlı.

Mecklenburg-Vorpommern Eyaleti, geçtiğimiz yıl 7 MWth jeotermal kapasite eklemesiyle Alman Jeotermal Birliği (Bundesverband Geothermie / BVG) tarafından “Derin Jeotermal Şampiyonu” olarak ödüllendirilmişti.

Kaynak: PetroTurk

HAFTANIN RAPORU

Kömür santrallerinin erken emekliye ayrılması yatırımcılar için kârlı olabilir

Climate Smart Ventures ve Fudan Üniversitesi işbirliğiyle hazırlanan makale, gelişmekte olan Asya ekonomilerinde iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla kömürden yenilenebilir enerjiye geçişin hızlandırılmasının finansal uygulanabilirliğine ilişkin yenilikçi bakış açıları sunuyor.

Griffith Asya Enstitüsü Direktörü Profesör Christoph Nedopil, bulguların enerji güvenliği endişeleriyle boğuşan ve iklim taahhütlerini yerine getirme ihtiyacı duyan ülkeler için önemli olduğunu söyleyerek, “Araştırmamız, yenilenebilir enerji kapasitesini genişletirken kömür enerjisini aşamalı olarak sonlandırmak için finansal olarak uygulanabilir stratejilerin uygulanması için bir yol haritası sunuyor. Karma finans, yeşil tahviller ve borç-iklim takası gibi seçenekler, kömür santrallerinin erken emekliye ayrılmasını kolaylaştırmada önemli bir rol oynayabilir. Doğru finansal mekanizmalarla, yatırımcı getirilerinden ödün vermeden Asya’daki kömür santrallerinin emekliye ayrılmasını hızlandırabiliriz. Bu, ekonomik istikrarı sağlarken iklim değişikliğiyle mücadele için yeni yollar açıyor.” açıklamasını yapıyor.

Raporun tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.

İNFOGRAFİK / GRAFİK